Loader

YEREL YÖNETİMLERDE KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELLERİ[1]

 

Erkan Karaarslan

I- GİRİŞ

Kamu hizmetlerinin kamu – özel sektör işbirliği veya özel sektörce görülmesine ilişkin çalışmalar Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanmakta olup, günümüzde de devam etmektedir. Kamu hizmetine ilişkin imtiyazlar 10 Haziran 1326 (miladi 1910) tarihli “Menafi Umumiye Müteallik İmtiyazat” hakkındaki kanun ile ilk olarak yasal bir statüye kavuşturulmuştur. Bu kanun bugün de yürürlüktedir ve genel olarak kamu hizmeti imtiyaz yönteminin yasal çerçevesini oluşturmaktadır.

Kamu hizmetlerinin zamanla hem nitelik hem de nicelik olarak artış göstermesi, devlet tarafından yatırımlara ayrılan kaynakların yetersiz kalması ve kamu hizmetlerinin istenilen kalite ve düzeyde gerçekleştirilememesi gibi nedenlerle, 1980’ li yıllardan itibaren Kamu-Özel sektör işbirliği modelleri yaygınlaşmaya başlamıştır.

Günümüzde; ülkemiz de kamu yatırım ve hizmetlerinin, kamu - özel sektör işbirliği ya da özel sektör eliyle gördürülmesi veya gerçekleştirilmesi konusu yap-işlet-devret (YİD) modeli ile, Yap-İşlet (Yİ), Yap-Kirala (YK), İmtiyaz, İşletme Hakkı Devri, Gayri Aynı Hak Devri gibi çok çeşitli yöntemlerle yapılmaktadır.

İlgili idare, kamu hizmetinin ve/veya yatırımlarının nevine, yatırımların sermaye ihtiyacına,  kamu yararına ve mevzuat hükümlerine göre burada belirtilen yöntemlerden bir tanesini veya bir kaçını birlikte seçmekte ve uygulamaya geçirmektedir.

3996 sayılı “Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması” hakkındaki kanun bu doğrultuda ülkemizde yapılmış olan çeşitli yasal düzenlemelerden sadece bir tanesidir ve esasında yerel yönetimlerde uygulanabilir değildir.

II- 3996 SAYILI KANUNUN YEREL YÖNETİMLERDE UYGULANABİLİRLİĞİ

Sözü edilen Kanun’un amacı; “Kamu kurum ve kuruluşlarınca ifa edilen, ileri teknoloji veya yüksek maddi kaynak gerektiren bazı yatırım ve hizmetlerin, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yaptırılmasını sağlamaktır.”

3996 sayılı Kanunun aşağıda sayılan çeşitli nedenlerle yerel yönetimlerde uygulanabilirliği son derece sınırlı ve hatta imkansızdır.

a- Rekabetçi ihale yapılma zorunluluğu açısından; 3996 sayılı Kanuna göre, öngörülen yatırım ve hizmetlerin sermeye şirketleri veya yabancı şirketler eli ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla 3996 sayılı Kanun kapsamında sadece Anonim şirketler ve yabancı şirketler ihalelere dahil olabilmekte, limited şirketler, diğer şirketler gerçek kişiler diğer yeterlilikleri taşısalar bile ihalelere dahil olamamaktadır.

b- Yerel yönetimlerde ilgili bakanlık belirli değildir; 3996 sayılı Kanun kapsamında yap-işlet-devret modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmeleri; yetkili idarelerin bağlı, ilgili veya ilişkili olduğu Bakanın onayı alınarak sermaye şirketi veya yabancı şirket ile imzalanmaktadır. Yerel yönetimler için ilgili bakanlığın İçişleri Bakanlığı olduğu düşünülse de 3996 sayılı Kanun’un diğer süreçleri içinde yer almayan Bakanlığın özerk bir yerel yönetim biriminin sözleşmesini onaylaması hem mümkün değildir hem de doğru değildir.

c- İleri Teknoloji veya Yüksek Maddi Kaynak Gerektirme Açısından; Yerel yönetimlerce düşünülen kamu özel işbirliği modellerinin ileri teknoloji veya yüksek maddi kaynak gerektirip gerektirmediği belirsizdir. Bu hususların kriterleri belirlenmediği için tamamen idarenin takdir yetkisindedir. Yüksek maddi kaynak ne kadardır bu hususlar belirsizdir.

d- Yüksek Planlama Kurulu Kararı Alma Zorunluluğu; Yapılacak olan yatırım ve hizmetleri 3996 sayılı Kanun çerçevesinde yap-işlet-devret modeline göre yaptırmak isteyen idare, projeye ilişkin ön yapılabilirlik etüdüyle Yüksek Planlama Kuruluna müracaat edecek ve Yüksek Planlama Kurulu tarafından söz konusu yatırım ve hizmetleri gerçekleştirmek için yetkilendirilecektir. Bu süreç zamanla yarışan yerel yönetim birimleri için oldukça sıkıntılıdır.

e- Danıştay’dan Uygun Görüş Alma Zorunluluğunun Mümkün Olmaması; Anayasa'nın 47 nci maddesine eklenen iki fıkra ile bir yandan kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usullerin kanunla gösterilmesi, öbür yandan kamu tüzel kişilerince yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzel kişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceğinin kanunla belirlenmesi öngörülmüş, Anayasa'nın 125 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen hükümle, kamu hizmeti imtiyaz çözülmesinin öngörülebileceği belirlenmiş, Anayasa'nın 155 inci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle de Danıştay'ın imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini inceleme yetkisi düşünce bildirmeye dönüştürülmüş bulunmaktadır.

f- Ücret veya Katkı Payı Belirlemenin İmkan Dahilinde Olmaması; 3996 sayılı Kanunun 8. Maddesine göre, Yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirilecek yatırım sonucu üretilecek mal ve hizmetlerin karşılığı olarak ödenecek ücretler veya katkı payları, idarenin bağlı veya ilgili bulunduğu bakan tarafından belirlenir.

Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri tarafından sözleşmeye bağlanan katkı paylarının karşılığı, ilgili idarelerin yılı bütçelerine ödenek olarak konulur. Bu fıkra kapsamında bir yılda sözleşmeye bağlanacak katkı payı ödemeli yatırımların toplamı, ilgili yıl merkezi yönetim bütçesinin sermaye giderleri toplamının yüzde ellisini geçemez. İlgili yıl bütçelerinden ödenecek katkı paylarının toplamı ise yılı merkezi yönetim bütçesinin sermaye giderleri toplamının yüzde yirmisini geçemez.

Görüldüğü üzere yapılan düzenleme, kısıt ve imkanların hiçbirisinin yerel yönetimlerle ilgilisi bulunmamaktadır.

g- Başka yasaları uygulama imkanı bulunması; 3996 sayılı Kanun dışında özellikle 2886 sayılı Kanuna göre işlem yapma yetkisi bulunan yerel yönetimler uygulaması daha uygun olan yöntemlerle kamu özel işbirliği modelleri gerçekleştirmektedir.

III- YEREL YÖNETİMLERDE KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELLERİNE İLİŞKİN MEVZUATIN DEĞERLENDİRİLMESİ

A- Yerel Yönetim Kanunlarında Kamu Özel İşbirliği Mevzuatı

Yerel yönetim Kanunları Kamu Özel İşbirliği modellerini teşvik eder şekilde kaleme alınmıştır. Şöyle ki; 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” Başlıklı 15. Maddesinde kamu özel işbirliği ile hizmetlerin sürdürülmesine cevaz veren düzenlemeler aşağıda yer almaktadır;

a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak.

d) Özel kanunları gereğince belediyeye ait vergi, resim, harç, katkı ve katılma paylarının tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak; vergi, resim ve harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz, su, atık su ve hizmet karşılığı alacakların tahsilini yapmak veya yaptırmak.

e) Müktesep haklar saklı kalmak üzere; içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; kaynak sularını işletmek veya işlettirmek.

f) Toplu taşıma yapmak; bu amaçla otobüs, deniz ve su ulaşım araçları, tünel, raylı sistem dâhil her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek.

g) Katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak ve yaptırmak.

h) Mahallî müşterek nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde taşınmaz almak, kamulaştırmak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek, trampa etmek, tahsis etmek, bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesis etmek.

j) Toptancı ve perakendeci hâlleri, otobüs terminali, fuar alanı, mezbaha, ilgili mevzuata göre yat limanı ve iskele kurmak, kurdurmak, işletmek, işlettirmek veya bu yerlerin gerçek ve tüzel kişilerce açılmasına izin vermek.

n) Reklam panoları ve tanıtıcı tabelalar konusunda standartlar getirmek.

p) Kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.

Belediye, (e), (f) ve (g) bentlerinde belirtilen hizmetleri Danıştayın görüşü ve İçişleri Bakanlığının kararıyla süresi kırkdokuz yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredebilir.

5393 sayılı Belediye Kanunun Meclisin Görevlerini anlatan 18. Maddesinin e bendinde “Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması hâlinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek.” Denilmektedir.

5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 7. Maddesinde de 5393 sayılı Belediye Kanununa benzer hükümler yer almaktadır. Örneğin, söz konusu Kanunun 7. Maddesinin i) bendinde, “Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak; ağaçlandırma yapmak; gayrisıhhî işyerlerini, eğlence yerlerini, halk sağlığına ve çevreye etkisi olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak; inşaat malzemeleri, hurda depolama alanları ve satış yerlerini, hafriyat toprağı, moloz, kum ve çakıl depolama alanlarını, odun ve kömür satış ve depolama sahalarını belirlemek, bunların taşınmasında çevre kirliliğine meydan vermeyecek tedbirler almak; büyükşehir katı atık yönetim plânını yapmak, yaptırmak; katı atıkların kaynakta toplanması ve aktarma istasyonuna kadar taşınması hariç katı atıkların ve hafriyatın yeniden değerlendirilmesi, depolanması ve bertaraf edilmesine ilişkin hizmetleri yerine getirmek, bu amaçla tesisler kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; sanayi ve tıbbî atıklara ilişkin hizmetleri yürütmek, bunun için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; deniz araçlarının atıklarını toplamak, toplatmak, arıtmak ve bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmak.” Denilmektedir.

B- 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu Dışındaki Kamu Özel İşbirliği Mevzuatı

Kamu Özel İşbirliği modeli temelde 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa göre yürütülmektedir. Bu Kanun temel Kanun niteliğindedir. Aşağıda sayılan Kanunlar ise Özel Kanun niteliğindedir ve bu Kanunlara göre tesis edilecek işlemlerde 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun uygulanmayacağı belirtilmektedir.

a- Yap-İşlet-Devret Modeline İlişkin Mevzuat

1-Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun

2- 3996 Sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun Uygulama Usul ve Esaslarına İlişkin Karar

3- Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun

4- Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun

5- Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği

b- Yap-Kirala Modeline İlişkin Mevzuat

1- Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 7

2- Sağlık Tesislerinin, Kiralama Karşılığı Yaptırılması ile Tesislerdeki Tıbbi Hizmet Alanları Dışındaki Hizmet ve Alanların İşletilmesi Karşılığında Yenilenmesine Dair Yönetmelik

3- Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname

4- Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu

c- Yap-İşlet Modeline İlişkin Mevzuat

1-Yap-İŞlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satısının Düzenlenmesi Hakkında Kanun

2- Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik

d- İşletme Hakkı Devri ve Özelleştirmeye İlişkin Mevzuat

1- Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

2- Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun

e- İmtiyaz Modeline İlişkin Mevzuat .

1- Menafii Umumiyeye Müteallik İmtiyazat Hakkında Kanun

2- Menafii Umumiyeye Müteallik İmtiyazat Hakkındaki 10 Haziran 1326 Tarihli Kanuna Bazı

Maddeler Tezyiline ve Bu Kanunun Bazı Maddelerinin İlgasina Dair Kanun

3- İzmir Tramvay ve Elektrik Türk Anonim Şirketi İmtiyaziyle Tesisatının Satın Alınmasına Dair

Mukavelenin Tasdiki ve Bu Müessesenin İşletilmesi Hakkında Kanun

4- Kamu Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun

5- Telgraf ve Telefon Kanunu

f- Restore Et-İşlet-Devret Modeline İlişkin Mevzuat

1- Yalova Termal Kaplıcalarının İdaresi ve İşletilmesi Hakkında Kanun

2- Yalova Termal Kaplıcalarının Gerçek Kişilere veya Özel Hukuk Tüzel Kişilerine Kiralanmak veya Restore-Et-İşlet-Devret Usulü ile Devredilmek Suretiyle İşletilmesine Dair Yönetmelik

C- Sınırlı Ayni Hak Tesisi Yöntemi Kullanılarak Kiralama

Sınırlı ayni haklar, mutlak haklar olarak ifade edilen hak grubunun bir türü olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenmiştir.

Mutlak haklar, sahibine en geniş hâkimiyet ve tasarruf yetkileri veren, herkese karşı ileri sürülebilen, herkesin bunlara uyması zorunlu olan haklardır. Mutlak haklardan, maddi yani ekonomik bir değeri olan mallara ilişkin haklara ise ayni hak denilmektedir. Ayni haklar ise, mülkiyet hakkı ve sınırlı ayni hak olarak ikiye ayrılmaktadır.

Eşya üzerinde sahibine en geniş yetkiler tanıyan mutlak hak olan mülkiyet hakkı sahibine, malik olduğu nesne üzerinde kullanma, yararlanma ve harcama yetkilerini vermektedir. Sınırlı aynî haklar ise, mülkiyet hakkının vermiş olduğu yetkilerin tamamını değil bir kısmını sağlamaktadır. Sınırlı ayni hakların türleri; irtifak hakkı, taşınmaz yükü ve rehin hakkıdır.

İrtifak hakları, başkasına ait bir eşyayı kullanma veya ondan yararlanma yetkisini veren ayni haklardandır. Taşınmaz yükü ise, bir taşınmazın malikinin yalnız o taşınmazla sorumlu olmak üzere diğer bir kimseye bir şey vermek veya yapmakla yükümlü kılınmasıdır. Sınırlı ayni hakkın üçüncü türü olan rehin hakları sahibine, alacağını borçlusundan alamadığı takdirde rehin verilmiş olan şeyi sattırarak paraya çevirtmek suretiyle alacağını tahsil etmek yetkisini vermektedir.

Yerel yönetimlerde kullanılan sınırlı ayni hak tesis yöntemi, bu üç sınırlı ayni hak modelinden irtifak hakkına uygun düşmektedir. Nitekim, Türk Medeni Kanununda örneğin pazar yerlerine ilişkin özel bir sınırlı ayni hak tanımlaması yer almamakla birlikte, anılan Kanunun 838 inci maddesinde “diğer irtifak hakları” düzenlenmiştir. Buna göre malike, taşınmazı üzerinde herhangi bir kişi veya topluluk lehine atış eğitimi veya spor alanı ya da geçit olarak kullanılmak gibi belirli bir yararlanmaya hizmet etmek üzere başka irtifak hakları da kurabilme hakkı tanınmıştır. Yine aynı maddede, bu hakların aksi kararlaştırılmış olmadıkça başkasına devredilemeyeceği ve mirasçılara geçemeyeceği, ayrıca bu hakların kapsamının, hak sahibinin olağan ihtiyaçlarına göre belirleneceği hükme bağlanmıştır.

Nitekim, 5393 sayılı Belediye Kanununun[2] 15 inci maddesinin (h) bendinde belediyeler, mahallî müşterek nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde taşınmaz almak, kamulaştırmak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek, trampa etmek, tahsis etmek, bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesis etmekle yetkili kılınmıştır.

Kiralama işlemine ilişkin usul ve esaslar ise Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Ancak, 5957 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca modern pazar yerleri kurmak, işletmek ya da Gümrük ve Ticaret Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslar dahilinde yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları iştiraklerince kurulmasını ve işletilmesini sağlamak görevi belediyelere verilmiştir. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uyarınca belediyelerin yapacağı kiralama işlemleri bu kanun kapsamında olduğundan, sınırlı ayni hak tesisi yöntemi kullanılarak yapılan kiralama işlemleri de bu Kanuna tabi olacaktır.

Bu bağlamda, sınırlı ayni hak tesisi yöntemi kullanılarak kiralama işlemi, belediyelerin satış yerleri üzerinde Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre sınırlı ayni hak tesis etmesini ve bu şekilde özgülenen yerlerin hak sahibine ya da üçüncü bir kişiye 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine çerçevesinde kiralanmasını ifade etmektedir.

Bu kabulden yola çıkılarak, bir alanda sınırlı ayni hak tesis etmek için bu alanın belediye mülkiyetinde olmasına gerek yoktur. Belediyenin fiilen o alanda kamu hizmeti sürdürüyor olması yeterlidir.

D- 2886 sayılı Devlet İhale Kanununda Kamu Özel İşbirliği Mevzuatı

Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin satım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işleri bu Kanunda yazılı hükümlere göre yürütülmektedir. Esasında idarelerin 1 tl olsun gelir elde etmesi söz konusu ise uygulayacağı mevzuat 2886 sayılı Kanundur. Trampa ve Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesisi işlemleri ile kastedilen, Borçlar Kanunu ile Türk Medeni Kanununun trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ile ilgili maddelerinde gösterilmiş işlemleri kapsamaktadır.

IV- YEREL YÖNETİMLERDE KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MODEL ÖNERİSİ VE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Yerel yönetimler otopark yaptırmak ve işletmekten, katı atık bertarafına; otogarlardan atıksu arıtma tesislerine kadar 50 kadar temel hizmeti, 2886 sayılı Kanun çerçevesinde mülkiyetin 30 yıla kadar gayri ayni hak tesisi ile yapılmasını sağlayabilirler.

Bunun için süreyi sabit tutan; yapılacak işleri, projeleri ve teknolojiyi sabit tutan; alınacak kira bedelini sabit tutan; teklif verilecek değişken olarakta hasılat üzerinden idareye verilecek payı kullanan bir ihale modeli en uygun ihale modelidir.

Bu modelde muhammen bedel idareye verilecek hasılat oranı olamayacağı için sınırlı ayni hak bedeli üzerinden hesaplanacaktır. Bu bedel ihale süresi kaç yıl olursa olsun 1 yıllık bedel dikkate alınarak yapılacaktır. Muhammen bedel ile yatırım bedeli arasında hiç ilişki yoktur. Zira bir kiralama ihalesinde kira bedeli muhammen bedeli oluştururken kiracının şartnamede belirtilen ve yapmak zorunda olduğu masraf ve yatırımlar muhammen bedelin unsurunu oluşturmaz.

Bu nedenle idarenin alacağı sınırlı ayni hak bedelinin yıllık tutarı muhammen bedeli oluşturur. Bu bedel ihalelerin ilanını, geçici teminatını, zaman zaman ihalenin şeklini de belirlemektedir.  

Bu modelde, şartnamede yüklenicinin alacağı ücret ve katılım payları tek tek belirlenmelidir. Yapılacak yatırımlardan elde edilecek gelirlerin net olarak belirlenmesi iyi bir ihale modelinin temel şartıdır. Yatırımlar için tahsisli gelir niteliğinde ki katı atık bertaraf ücreti gibi gelirler yatırımcıya verilecek gelirler olarak şartname de yer almalıdır. 

Bu modelde kamu yararı olduğu ve gerekli fizibilitenin olduğunun ortaya konulmasında fayda vardır. Her ne kadar ihaleye çıkmanın ön şartları arasında bir fizibilite raporu gibi çalışma zorunluluğu olmasa da ekonomik ve sosyal etkileri ölçen bir etki analizi çalışmasında fayda vardır. Ancak bu çalışmalar yok diye yapılan ihaleleri sakatlayan bir hukuki durum ve sonuç oluşmaz.

Bu modelde ÇED raporu, Mülkiyetin tespiti gibi 4734 sayılı Kanun’un ön koşulları bulunmamaktadır.

Ayrıca bu modelde, hasılata ilişkin gerçek durumu tespit etmeyi sağlayacak ciddi bir mali denetim ile yapılan yatırımlara ilişkin ciddi bir iş denetiminin yapılması gerekmektedir. 

 

[1] Bu çalışma Ana Sponsorluğunu Türk Ekonomi Bankasının yürüttüğü, Marmara Belediyeler Birliği tarafından düzenlenen “Yerel Yönetimler Finans Zirvesi”nde yaptığım konuşmadan özetlenmiştir.

[2] R.G.: 13/7/2005-25874