Loader

* Görüş Dergisi 66. Sayısında Yayımlanmıştır.

KAYIT DIŞI İSTİHDAMIN ÇÖZÜMÜNÜN ÖNÜNDEKİ EN ÖNEMLİ ENGEL:

Kendi İradeleri İle Kayıt Dışında Çalışanlar

 

 

Erkan KARAARSLAN

Muhasebat Başkontrolörü

SGK Kurumsal Gelişim Daire Başkanı

 

Kayıt dışı istihdam kavramı, ilk defa 1970 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun düzenlediği Dünya İstihdam Programı (World Employment Program) kapsamındaki Kenya raporunda “enformal sektör” olarak kullanılmıştır.[1] Raporda formal (kayıtlı sektör) tarafından karşılanamayan açık işsizliğin enformal (kayıtdışı) sektör tarafından emildiği ve kırsal alandan şehirlere göçün beklenen miktarda açık işsizliğe yol açmadığı saptaması yapılmıştır.[2]

Kayıt dışı istihdam, hem resmi, hem gayri resmi sektörde, hem de kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde kendi adına ya da ücretli olarak çalışan ve faaliyetleri kamu kayıtlarına ve istatistiklere yansımayan ve de istatistiksel olarak tam hesaplanamayan istihdam şekillerinin bütünüdür.[3]

Türkiye’de kayıt dışı istihdama yönelik olarak başvurulan yöntemleri başlıca üç ana başlıkta toplayabiliriz.

  • Çalışmaları hiç bildirilmeyenler
  • Çalışmaları ücret veya gün olarak eksik bildirilenler
  • Mevzuatın kayıt dışında bıraktığı çalışmalar

Çalışmaları hiç bildirilmeyenler, kayıt dışı istihdamın klasik şeklidir. Burada, çalışanların ilgili kamu idarelerine hiç bildirilmemesi söz konusudur. İşyerinde çalışanların ücret ve gün sayısı olarak değil, çalışmalarının tamamen kamu idarelerinin bilgisi dışında bırakılmaktadır. Bu durumda çalışanlar tamamen sosyal güvenceden yoksun bırakılmaktadır. Çalışmaları ilgili kamu idarelerine hiç bildirilmeyenleri, kendi iradeleri ile kayıt dışında çalışan ve kamu idarelerine bildirilmeyenler ile işverenleri tarafından çalışmaları hiç bildirilmeyenler şeklinde iki ana başlığa ayrılır

Çalışanlar arasındaki bazı gruplar, işverenleri istese dahi Sosyal Güvenlik Kurumuna ve/veya vergi dairelerine belirli nedenlerle kayıt olmak istememektedirler. Kayıtlı olmak istememenin altında, bazı durumlarda ekonomik hak kayıpları, bazı durumlarda da, yabancı kaçak işçilerde olduğu gibi, sınır dışı edilme gibi daha önemli sonuçlar çıkma ihtimali gibi nedenler bulunmaktadır.

Kendi iradeleriyle kayıt dışında çalışanları, yabancı kaçak işçiler, çocuk işçiler, SGK’dan çeşitli adlarla aylık ya da gelir elde edenler, İşsizlik geliri elde edenler ve sosyal yardım veya hizmetten yararlananlar şeklinde sıralayabiliriz.

 

1- Yabancı Kaçak İşçiler

Türkiye işgücü piyasasının handikaplarından biri de yabancı kaçak işçiliktir. Türkiye’de bulunup da, mevcut mevzuata göre oturma ve çalışma izni olmadığı halde, herhangi bir hizmet akdine sahip olmaksızın, bir şekilde kayıtlı veya kayıt dışı sektörde çalışma fırsatı bulup iş gören yabancılar, kaçak işçi konumunda bulunmaktadırlar.[4] Yabancı kaçak işçilik, ülkemize resmi veya gayri resmi yollardan giriş yapıp, süreli veya süresiz kalan yabancıların çalışmalarının (gün, ücret ve kişi olarak) veya ikametlerinin ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına bildirilmemesini ifade eder.[5]

 21. yüzyıla girerken dünyada meydana gelen değişmeler ülkelerin ekonomik ve sosyal yapılarını etkilemiştir. Ülkeler arası göç artmıştır. Türkiye de bu gelişmelerden etkilenmiştir. Çevre ülkelerde yaşanan ekonomik ve sosyal değişim, savaşlar vb. ülkemize gelen yabancı sayısını arttırmıştır. Ülkemize genelde ekonomik nedenlerle gelen yabancılar kaçak olarak çalışmakta ve çalıştırılmaktadırlar.

Bir ülkede hem işsizliğe, hem de yabancı kaçak işçiliğe aynı anda rastlanabilir. Ülkemizde yabancı işçilik konusu özellikle 1963 yılından sonra Türk işçilerinin önce Avrupa ülkelerine, ardından Libya, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi ülkelere, daha sonra da Avustralya ve Rusya’ya gitmeleri ile gündeme gelmiştir. Türkiye, özellikle son 40 yıllık tarihinde “işçi göçü veren” ülke olmuştur.[6]

Türkiye 1980 sonrası dışa açılma sürecine girmiş ve bununla birlikte yabancı işgücü ile daha çok karşılaşır olmuştur. 1991-1992 yıllarından itibaren Türkiye “işçi göçü alan” bir ülke olmaya başlamış ve aynı dönemde ciddi bir mülteci sorunuyla da karşılaşmıştır. Son yıllarda İran, Afganistan, Pakistan, Irak ve bazı Afrika ülkelerinden özellikle Nijerya’dan Türkiye’ye kaçak giriş yapanların sayısında artışlar yaşanmaktadır.

Sovyet sisteminin çökmesinin ardından bu ülkelerden de çok sayıda işçi, daha yüksek olan ücret seviyesinden yararlanabilmek amacıyla Türkiye’ye gelmiştir.

Ülkemizde kaçak yaşayan ve çalışan yabancılar topluluğu; ülkemize girişleri yasal, çalışması yasa dışı olanlar; ülkemize girişleri ve bulunmaları tamamen yasa dışı olanlar; ülkemize yasal yollardan giriş yapan, Türk vatandaşlığına geçmek için müracaat etmiş olup da, cevap bekleyen, ikamet tezkeresiyle oturan Türk soylu yabancılar; vizeyle giriş yapmış ve başka bir ülkeye gitmek için Türkiye’yi transit geçiş amacıyla kullanan ve bir süre Türkiye’de kalıp kaçak çalışanlar ve mülteci olarak Türkiye’de yaşayan ve çalışanlar; gibi çeşitli gruplara ayrılabilir.[7]

Tablo-1 Seçilmiş Milliyetlere Göre Gelen ve Giden Yabancı Ziyaretçiler

 

 

2005

2006

2007

2008

TOPLAM

Gelen Yabancılar - Foreigners arriving

21.124.886

19.819.833

23.340.911

26.336.677

90.622.307

ABD – USA

434.991

532.404

642.911

679.445

2.289.751

Almanya – Germany

4.240.122

3.762.469

4.149.805

4.415.525

16.567.921

Avusturya – Austria

486.051

429.708

472.482

520.334

1.908.575

Azerbeycan – Ajzerbaijan

411.652

380.132

434.577

459.593

1.685.954

Belçika – Belgium

485.758

451.426

542.712

596.442

2.076.338

Bulgaristan – Bulgaria

1.621.704

1.177.903

1.239.667

1.255.343

5.294.617

Fransa – France

701.190

657.859

768.167

885.006

3.012.222

Gürcistan – Georgia

367.339

549.328

630.979

830.184

2.377.830

Hollanda – Netherlands

1.253.885

997.466

1.053.403

1.141.580

4.446.334

İngiltere - United Kingdom

1.757.843

1.678.845

1.916.130

2.169.924

7.522.742

İran – Iran

957.245

865.942

1.058.206

1.134.965

4.016.358

İsrail – İsrael

393.805

362.501

511.435

558.183

1.825.924

İşveç – Sweden

405.956

326.255

338.182

404.092

1.474.485

İtalya – Italy

401.852

402.573

514.803

600.261

1.919.489

Romanya – Romania

202.623

245.941

390.505

447.419

1.286.488

Rusya Federasyonu

1.864.682

1.853.442

2.465.336

2.879.278

9.062.738

Ukrayna – Ukraine

380.392

487.917

593.302

730.689

2.192.300

Yunanistan – Greece

584.784

412.819

447.950

572.212

2.017.765

Diğer Ülkeler - Other countries

4.173.012

4.244.903

5.170.359

6.056.202

19.644.476

 

Giden Yabancılar - Foreigners departing

20.522.621

19.275.948

23.017.081

26.431.124

89.246.774

ABD – USA

439.238

542.658

662.048

693.199

2.337.143

Almanya – Germany

4.117.952

3.729.334

4.192.512

4.396.948

16.436.746

Avusturya – Austria

484.201

423.979

473.273

505.764

1.887.217

Azerbeycan – Ajzerbaijan

400.703

382.717

425.026

467.547

1.675.993

Belçika – Belgium

455.987

418.024

549.890

578.680

2.002.581

Bulgaristan – Bulgaria

1.622.600

1.196.979

1.347.616

1.512.243

5.679.438

Fransa – France

679.140

619.366

739.442

877.408

2.915.356

Hollanda – Netherlands

1.251.463

1.003.954

1.081.436

1.166.101

4.502.954

İngiltere - United Kingdom

1.763.174

1.704.041

1.940.412

2.190.254

7.597.881

İran – Iran

678.622

636.282

854.488

1.029.716

3.199.108

İsrail – İsrael

388.339

359.114

503.570

559.737

1.810.760

İşveç – Sweden

402.114

326.738

338.678

407.590

1.475.120

İsviçre – Switzerland

297.053

204.534

222.499

255.649

979.735

İtalya – Italy

386.554

386.456

504.914

597.325

1.875.249

Romanya – Romania

198.331

242.097

382.971

449.206

1.272.605

Rusya Federasyonu

1.878.179

1.782.568

2.353.333

2.863.857

8.877.937

Ukrayna – Ukraine

380.853

476.113

578.189

729.370

2.164.525

Yunanistan – Greece

566.194

407.167

433.337

562.226

1.968.924

Diğer Ülkeler - Other countries

4.131.924

4.433.827

5.433.447

6.588.304

20.587.502

Kaynak: Türkiye İstatistik Yıllığı, T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Ekim 2009,

 

 (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/isgucu/KurumsalRapor.do, 01 Kasım 2009 verilerinden yararlanmak suretiyle hazırlanmıştır.

 

             

 

Beş numaralı tablonun incelenmesi neticesinde, son dört yılda ülkemize giriş yapan yabancı sayısının 90.622.307 kişi olduğu, bunlardan çıkış yapanların sayısının ise 89.246.774 kişi olduğu ve son dört yılda ülkemize giriş yapan yabancı sayısının çıkış yapan yabancı sayısına göre, 1.375.533 kişi fazla olduğu görülmektedir. Ülkemize giriş yapan yabancılardan en çok İran uyruklu yabancıların çıkış yapmadığı görülmektedir. Dört yıllık periyotta çıkış yapmayan İran uyruklu yabancı ziyaretçi kişi sayısı 817.250 dir. İranı Rusya Federasyonu izlemektedir.

Aynı dönemlerde yasal olarak izin almak suretiyle çalışanların sayısı oldukça sınırlıdır. Aşağıdaki 6 numaralı tabloda da görüleceği üzere 2005 – 2008 döneminde 39.676 yabancıya çalışma izni verilmiştir. Bunlardan 14.470 kişi zaten ülkemizde bulunup çalışma izni bittiği için süre uzatanlardır. Yani yukarıda belirtilen, ülkemize yeni giriş yapanlardan değillerdir.

 

Tablo-2 İzin Türleri Bazında Yabancılara Verilen Çalışma İzinleri

YILLAR

 

İZİN TÜRÜ

 

SÜRELİ İZİN

UZATMA

SÜRESİZ

SÜRESİZ UZATMA

İSTİSNAİ İZİN

BAĞIMSIZ

TOPLAM

 
 

2005

5.263

3.764

39

120

221

31

9.438

 

2006

6.407

3.774

44

76

284

18

10.603

 

2007

5.491

3.007

25

71

325

11

8.930

 

2008

6.543

3.583

32

75

456

16

10.705

 

TOPLAM

23.704

14.128

140

342

1.286

76

39.676

 

 

Kaynak: T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstatistikleri

 

 (Erişim) http://www.csgb.gov.tr/articles.php?category_id=50,  01 Kasım 2009

 

Yabancı kaçak işçi göçünün nedenleri arasında, ülkelerindeki ekonomik ve sosyal değişimler, savaşlar, krizler, işsizlik ve ücret seviyesinin düşüklüğü gibi etmenler yer almaktadır. Ülkemizde, işverenler, sigortalı işçi çalıştırmanın maliyenin yüksek olması nedeniyle düşük maliyetle yabancı kaçak işçi çalıştırmaktadırlar.

Ülkemizde yabancıların çalışabileceği işler ile çalışamayacakları işlerle ilgili 70’e yakın yasal düzenleme vardır. Ancak bunların müeyyidelerinin caydırıcı olmaması nedeniyle, bu çalışmalar yasal zemine oturtulamamaktadır.[8]

Yabancı kaçak işçiler, ülkemizdeki ücret seviyesinin altında bir ücretle, sağlıksız ortamlarda ve kötü şartlarda çalışmakta, ülkemizde kayıt dışı ekonomi ve işsizliğin artmasına sebep olmaktadır. Yasal ya da yasa dışı yollardan Türkiye’ye giriş yapan yabancı kacak işçiler, istihdam maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı işverenlerce yerli işgücü yerine tercih edilmekte, bu da yerli işgücünün işsiz kalmasına ve devletin gelir (vergi ve sigorta prim geliri) kaybına uğramasına neden olmaktadır. Aşağıdaki yedi numaralı tabloda Türkiye’de yakalanan yasa dışı göçmenlerin yıllara göre dağılımı yer almaktadır.

Tablo-3 Yakalanan Yasa Dışı Göçmenlerin Yıllara Göre Dağılım

Yıllar

1997

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2006

Sayılar

28.439

47.529

94.514

92.365

82.825

56.219

61.228

51.98

Kaynak: Emniyet Genel Müdürlüğü İnsan Hareketleri Şube Müdürlüğü ve (Erişim) http://archive.ismmmo.org.tr/docs/basin/2008/bulten/13122008_GOCHARITASI.pdf 1 Mart 2010.

Tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, 1997 ile 2000 yılları arası dönemde yakalanan yasa dışı göçmen sayısı sürekli olarak artış göstermiştir. 1997 yılında yakalanan yasa dışı göçmen sayısı 28.439 iken, 2000 yılında yaklaşık 3 katı artarak 94.514 kişiye ulaşmıştır. 2000-2001 yılları arasında yaklaşık 90.000 yasa dışı göçmen yakalanmıştır. Yasa dışı göçmen sayısı bu yıllardan sonra düşüş eğilimine girmiş, 2006 yılında ise yaklaşık yüzde 50 azalarak 52.000 kişiye gerilemiştir.

Türkiye’de hem işsizlik sorunu, hem de yabancı kaçak işçilik sorunu aynı anda yaşanmaktadır. Kesin sayı bilinmemekle birlikte iki milyon dolayında yabancı kaçak işçinin işgücü piyasalarında yer aldığı öne sürülmektedir. İşverenlerin yabancı kaçak işçi tercih etmelerinin en önemli nedeni, bu işçilere yapılan ödemelerin Türkiye’deki çalışanlara yapılan ödemelerden çok daha düşük olması ve bu işçilerin kendi durumlarının özelliklerinden kaynaklı olarak hiçbir konuda şikâyet ve diğer haklarını kullanamayacak olmasıdır. Bu nedenle de kaçak işçilik sorununun çözümü güç görünmektedir. Ülkemizde yabancı kaçak işçiliğin önlenmesi için, yabancı kaçak işçiliğin cazibesi, istihdamla ilgili maliyetlerin azaltılması suretiyle ortadan kaldırılması; cezai müeyyidelerin artırılması; yabancıların çalıştırılması ile ilgili mevzuattan kaynaklı problemler ile izin verme süreçlerini çok zorlaştıran bürokrasinin ortadan kaldırılması ve kamu kurumları arasında koordinasyon ve otomasyonun artırılması gerekmektedir.

 

2- Çocuk İşçiler   

Kayıt dışı istihdamın bir boyutu da çalışan çocuklardır. Türkiye köy toplumundan sanayi toplumuna geçerken köyden kente göçü yaşamıştır. Bir yanda nüfus artış hızının yüksek olması, diğer yanda genel ekonomik konjonktürün bozukluğu, bütçeden eğitim ve sağlığa yeterince pay ayrılmaması, çocukların çalıştırılmasına neden olmuştur. Diğer yandan istihdamın büyük bölümünün tarımda olduğu ve bu kesimde çocukların ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edildikleri görülmektedir.[9]

Çalışan çocukları inceleyebilmek için çocuk kavramına değinmek yerinde olacaktır. Türkiye’nin de imzaladığı Birleşmiş Milletlerin Çocuk Hakları Sözleşmesinin birinci maddesine göre 18 yaşına kadar her insan çocuktur. Medeni Kanununa göre ise 18 yaşını doldurmamış herkes küçük sayılmaktadır.

Çocukların çalışma yaşı ile ilgili esaslar Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile İş Kanununda düzenlenmiştir. Umumi Hıfzısıhha Kanunu 12 yaşından küçüklerin çalıştırılamayacağını belirtirken, İş Kanunu bu yaşı 18 olarak belirlemiş, diğer yandan hafif işlerde bu yaşın 15’e kadar indirilebileceğini hükme bağlamıştır.[10]

Çocuk çalıştırılması, düşük ücret, sigortasız çalışma gibi iş ve sosyal güvenlik yasalarına aykırı hareketler ile işgücü maliyetini düşürebilmektedir. Diğer yandan çocukların çalıştırılması ailelerin de ekonomik sıkıntılarını azaltmaktadır. Bu suretle çocuğun çift taraflı sömürüldüğü görülmektedir. Toplumdaki 18 yaşın altındaki kişilerin sigortalı olmayacağı yönündeki yaygın kanaat de çalışan çocukların çalışmalarının ilgili kurumlara bildirilmemesine neden olabilmektedir.

2006 yılı Ekim ayı Türkiye İstatistik Kurumu Çocuk İşgücü Araştırması sonuçlarına göre[11] Türkiye genelinde 6-17 yaş grubundaki çocuk sayısı 16 milyon 264 bindir. Bu çocukların yüzde 84,7’si bir okula devam ederken, yüzde 15,3’ü okula devam etmemektedir. Okula devam etmeyen çocukların yüzde 58,8’ini kız çocukları oluşturmaktadır. 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin çocuktan yüzde 5,9’u ekonomik bir işte çalışmakta, bir başka ifadeyle istihdam edilmektedir (958 bin kişi). İstihdam edilen çocukların yüzde 66’sını erkek, yüzde 34’ünü kız çocukları oluşturmaktadır.

 

Tablo-4 Çocuk İşgücü Temel Göstergeleri,

1000 Kişi

 

 

 

 

 

 

 

 

Ekim 1994

Ekim 1999

Aralık 2006

Kurumsal olmayan sivil nüfus

59.736

65.422

72.957

 

0-5 yaş grubundaki nüfus

8.469

7.930

8.479

 

6-17 yaş grubundaki nüfus

14.968

15.821

16.264

 

 

İstihdam (6- ve daha yukarı yaş)

20.984

22.124

22.963

 

 

İstihdam (6-17 yaş)

2.269

1.630

958

 

 

İstihdam oranı (6-17 yaş)

15,2

10,3

5,9

 

 

 

Kent

611

478

457

 

 

 

Kır

1.659

1.151

502

 

 

 

Erkek

1.372

955

632

 

 

 

Kadın

898

675

326

 

 

 

Tarım

1.510

990

392

 

 

 

Tarım-dışı

759

640

566

 

 

 

Ücretli veya yevmiyeli

648

617

513

 

 

 

Kendi hesabına veya işveren

52

28

26

 

 

 

Ücretsiz aile işçisi

1.570

985

420

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu Çocuk İşgücü Anketi  Sonuçları

(Erişim) http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tb_id=26&tb_adi=Çocuk İsgücü İstatistikleri&ust_id=8 01 Kasım 2009

Çalışan çocukların yüzde 40,9’u tarım (392 bin kişi), yüzde 59,1’i tarım dışı sektörde (566 bin kişi) faaliyet gösterirken, yüzde 53’ü ücretli veya yevmiyeli, yüzde 2.7’si kendi hesabına veya işveren, yüzde 43,8’i ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, Borçlar Kanununa göre çıraklık sözleşmesi ile çalışan çocukları sigortalı saymamaktadır. İşverenler, 18 yaşın altındaki çocukları çıraklık sözleşmesi ile sosyal güvencesiz çalıştırabilmektedir.[12]  3308 sayılı Çıraklık Mesleki Eğitimi Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı çıraklık okuluna gidenlerin sayısı 2007-2008 öğretim yılı sonu itibariyle 1.806 aday çırak, 140.329 çırak, 3.558 iş yeri açma belgesi, 101.311 kalfa, 21.214 usta öğretici, 36.638 usta olmak üzere toplam 304.856 kişidir.[13] Bu okullara giden çocuklar kısmen sosyal güvenlik kapsamındadır (İş kazası, meslek hastalığı, hastalık). Ancak bu okullara giden çocukların büyük çoğunluğu işverenler tarafından ucuz işgücü olarak görülmektedir. Küçük atölyelerde çırak olarak çalıştırılan çocukların çok az bir bölümü çıraklık okullarına devam edebilmektedir. Çalışan çocukların yüzde 81,8’i Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında olmasına karşın yalnızca yüzde 24,7’si çıraklık okuluna gidebilmektedir.[14]

Yine ülkemizde çıraklık okullarına gönderilmeyen ve Borçlar Kanunu hükümlerine göre çıraklık sözleşmesi ile çalıştırılan, ancak bu tip sözleşmeyle çalıştıkları için sigortalı sayılmayan en az 250.000 civarında çocuk işçinin çalıştırıldığı tahmin edilmektedir. Kayıt dışı çıraklığın gelişmesinde formel çıraklık süresinin kısıtlı ve formalitelerle dolu olması önemli bir etkendir.[15]

Çalışan çocuklar kayıt dışı istihdamın bir bölümünü oluşturmaktadırlar. Çalışan çocukların kayıt dışı istihdamda yer almalarına sadece kayıt dışı kalan ekonomik değer olarak bakmak anlamlı olmaz. Sorunun sosyal boyutu daha önemlidir. Yetişme çağında, okula devam etmesi gerekli insanların sağlıksız koşullarda, yaşlarına uygun olmayan işlerde istihdam edilmeleri en önemli problemdir. Bununla beraber çalışan çocukların ortaya çıkardığı bir gerçekte vardır. Çalışan çocuk, ucuz iş gücü olarak görülmektedir. Dolayısıyla işverenler özellikle küçük ve orta boy işletmelerde yetişkin işgücünden ziyade çocuk emeğinden faydalanmayı tercih etmektedirler. Ülkemizde istihdam edilen çocukların yüzde 87’isi 1-9 işçi çalıştıran küçük ölçekli işyerlerinde çalışmaktadır.[16]

3-  Sosyal Güvenlik Kurumundan Çeşitli Adlarla Aylık ya da Gelir Elde Edenler

Kayıt dışı istihdamın önemli bir boyutunu da, çeşitli mevzuat hükümleri çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumundan, prim karşılığı ya da tazminat niteliğinde aylık ya da gelir elde edip bu aylık ya da gelirlerin kesintisiz devamını sağlamak amacıyla kendi iradeleriyle kayıt dışı kalmayı tercih edenler oluşturmaktadır. Bu tanıma uygun şekilde kayıt dışında kalanları emekliler, dul ve yetimler ve maluller olarak üç alt başlığa ayırabiliriz.  

Kendi iradeleri ile kayıt dışı çalışanların önemli bir kısmı emeklilerdir. Ülkemizde genç yaşta emekli olanların önemli bir bölümü emekli olduktan sonra da çalışmaktadırlar. Emeklilerin tekrar çalışmaya başlamaları halinde sigortalı olmayacakları yönünde toplumda yaygın bir kanaat mevcuttur. Emekliler yaşlılık aylığı almaları ve sağlık yönünden sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunmaları nedeniyle düşük ücretle ve sigortasız çalışmakta, bu nedenlerle işverenlerin tercih nedeni olmaktadırlar. Diğer yandan emekli işçinin çalışma tecrübesinin olması da emekli olduktan sonra istihdam edilmesinde önemli bir faktördür.

6 Mayıs 1986 tarihinden önce, SSK emeklileri, ücretli olarak çalıştıklarında, emekli aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilmekteydi. Bunlara, 6 Mayıs 1986'dan itibaren, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek hem emekli aylığı alma hem de çalışma olanağı sağlandı.[17]

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanuna göre emekli olduktan sonra çalışanların ve işverenlerinin sosyal güvenlik destek primi ödemesi gerekmektedir. 5510 sayılı Kanunun “Sosyal güvenlik destek primine ilişkin geçiş hükümleri” Başlıklı Geçici 14. Maddesine göre;

a) SSK’lı (5510 sayılı Kanunun 4 a bendine göre) çalışanlarlar için sosyal güvenlik destek primi oranı, prime esas kazançlar üzerinden yüzde 30 dur. Yüzde 30 oranının dörtte biri sigortalı, dörtte üçü işveren hissesidir. Bu kapsamda sayılan kişilerden sosyal güvenlik destek primine tabi olanların prim ödeme yükümlüsü bunların işverenleridir. Bunlar hakkında sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hükümleri uygulanır.

b) Bağ-Kur’lu (5510 sayılı Kanunun 4 b bendine göre) çalışanlarlar için, sosyal güvenlik destek primi oranı maddenin yürürlüğe girdiği yılda yüzde 12 olarak, takip eden her yılın Ocak ayında bir puan artırılarak uygulanır. Ancak bu oran yüzde 15’i geçemez. 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık aylığı almakta iken çalışmaya başlayanların aylıkları kesilmez ve bunlar hakkında da sosyal güvenlik destek primi alınır.

    Maddede anılan şekilde çalışmayan emeklilerinin ise emekli aylıkları kesilir ve bu kişiler aktif sigortalı gibi prim öderler. Kişilerin hem emekli aylığını alıp hem çalışmaları kendilerinin ve işverenlerinin düşük tutarda sosyal güvenlik destek primi ödemesine bağlıdır. Sosyal güvenlik destek primi ödemeden emekli aylığını tam olarak almak isteyen çok sayıda emeklinin kayıt dışı çalıştığı tahmin edilmektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre ülkemizde 2009 yılı Kasım ayı itibariye emekli olanların sayısı 8.437.757 kişidir. 2009 yılı Kasım ayı verilerine göre toplam dosya bazında 8.437.757 pasif (emekli) sigortalıdan,  6.196.663 kişi (yüzde 73,4) yaşlılık aylığı alanlar, 104.836 (yüzde 1,2) kişi malullük aylığı alanlar, 6.532 (yüzde 0,1) kişi vazife malullüğü aylığı alanlar, 57.207 (yüzde 0,7) kişi sürekli iş göremezlik geliri alanlar, 45.797 (yüzde 0,5) kişi sürekli iş göremezlik ölüm geliri alanlar (dosya), 73.707 (yüzde 0,9) kişi sürekli iş göremezlik ölüm geliri alanlar (hak sahibi)  ve toplam 2.026.722 dosyadan (ölen sigortalı) (yüzde 24,0) ise 2.685.723 (yüzde 31,8) kişi ölen sigortalıların hak sahipleri olarak aylık ve gelir almaktadır.[18]

Ülkemizde, 2008 sonu itibariyle 247.759 emekli SSK kapsamında  çalışarak sosyal güvenlik destek primi ödemektedir.[19] Bağ-Kur kayıtlarına göre, 2006 yılı Ekim ayı itibariyle Bağ-Kur emeklisi olarak 313.667 kişi, Bağ-Kur dışındaki (SSK ve Emekli Sandığı) kurum emeklisi olarak da 36.174 kişi olmak üzere toplam 349.000 kişiden, sosyal güvenlik destek primi (SGDP) tahsil etmektedir. SSK'ya ve Bağ-Kur'a çalıştığını bildirip SGDP ödeyenlerin sayısı ise 500 bin civarında. Buna göre, her 100 emekliden 10'u, çalışıyor gözüküyor.[20]

Oysa yalnızca 2008 yılında yaşlılık aylığı bağlanan 213.917 kişiden 119.732.si 50 yaşın altındadır.[21]

Devlet Planlama Teşkilat (DPT) verilerine göre hayatta kalma ümidinin ortalama 74 yıl olduğu ülkemizde söz konusu 50 yaş altı emeklilerin günün ekonomik koşulları da göz önüne alındığında büyük bir bölümünün aktif olarak çalışma hayatında yer alabilecekleri söylenebilir.

Çağdaş sosyal güvenlik sisteminde, sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanmasında esas olan, kişinin çalışma verimini düşürecek kadar yaşlanmasıdır. Yani kişinin belli bir yaşa gelmiş olması nedeniyle mesleki faaliyetini sürdürememesi durumunda, uğrayacağı gelir kaybının telafi edilmesi asgari geçimini sağlayacak gelir sağlamasıdır. Oysa, ülkemizde bu durumdan farklı olarak yaşlılık aylığı bir tür işsizlik sigortası geliri olarak görülmekte, sigortalılar hem emekli aylıklarını almaya, hem de kayıt dışı çalışmaya devam etmektedirler. Kadınların 38, erkeklerin 42 yaşında emekli olabildiği bir sosyal güvenlik sisteminde bu kaçınılmaz bir sonuçtur.

Emekli olanların kayıt dışında kalmalarının dışında kendi iradeleri ile kayıt dışı çalışanların bir kısmı da dul ve yetimlerdir. Eşi, anne ve/veya babası vefat eden kişilere hak sahibi olarak ölüm aylığı veya dul yetim aylığı bağlanmaktadır. Bu kişilerin aylıklarının kesilmemesi için başka bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olarak çalışmamaları gerekmektedir. Bu kişilerin çalışmaları durumunda, aldıkları aylıklar kesilmektedir.

Hak sahiplerinin yüzde 99’luk kısmını eş ve çocuklar oluşturmaktadır. Bu kişilerin bir kısmı, maaşlarının kesilmemesi için sigortasız çalışmaktadırlar. Türkiye İstatistik Kurumu Hane Halkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre, işgücüne katılan ve eşinden ayrılmış olduğunu beyan eden 231.000 kişiden 71.000’inin; eşinin öldüğünü beyan eden 308.000 kişiden ise 256.000’ inin kayıt dışı çalıştığı anlaşılmaktadır.[22]

Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık ve gelir almaları nedeniyle kendi iradeleri ile kayıt dışı çalışanlara son bir örnek olarak malulleri belirtebiliriz. Malullük aylığı alan bir kişinin kayıtlı olarak bir yerde çalışması halinde bu aylıkları kesilebilmektedir. Bu nedenle söz  konusu kimseler herhangi bir şekilde istihdama katıldıklarında, malullük aylıklarının kesilmemesi için kendi istekleriyle kayıt dışında çalışmaktadırlar.  

4-  İşsizlik Geliri Elde Edenler

              İşsizlik sigortası; bir işyerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenlere, uğradıkları gelir kayıplarını kısmen de olsa karşılayarak kendilerinin ve aile fertlerinin zor duruma düşmelerini önleyen, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren, Devlet tarafından kurulan zorunlu bir sigorta koludur.

Hizmet akdinin feshinden önceki 120 günü sürekli olmak üzere, son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile prim ödemiş olup da kendi istek ve kusurları dışında işsiz kalanlar işsizlik ödeneğini hak etmektedir. İşsizlik ödeneğine hak kazanan sigortalı işsizlere işsizlik ödeneği ödenmektedir. Bu ödenek, sigortalı işsizin çalışmış olduğu süre ile doğrudan ilişkilidir. Sigortalı işsizler prim ödeme sürelerine göre; en az 180, en fazla 300 gün süre ile işsizlik ödeneği alabileceklerdir. Ayrıca, işsizlerin ödenek aldıkları süre içinde; genel sağlık sigortası primleri, Sosyal Güvenlik Kurumu’na yatırılacaktır. Dolayısıyla sağlık güvenceleri devam etmektedir.

İşsizlik ödeneği alabilmek için dört temel koşul öngörülmüştür;

1) Hizmet akdinin sona erdiği tarihten önceki son 3 yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak prim ödenmiş olması,

2) İş akdinin feshedildiği tarihten geriye doğru sürekli 120 gün prim ödenmiş olması,

3)  Hizmet akdinin, İşsizlik Sigortası Kanununun 51’inci maddesinde sayılan hallerden birisine dayalı olarak sona ermiş olması,

4)  Sigortalı işsizin, İşten Ayrılma Bildirgesini işten ayrıldığı tarihten itibaren 30 gün içinde İŞKUR’un ilgili birimine doğrudan veya elektronik ortamda başvurması.

 Öngörülen şartları taşıyanlardan; 600 gün prim ödemiş olanlara  180 gün, 900 gün prim ödemiş olanlara  240 gün, 1080 gün ve daha fazla prim ödemiş olanlara 300 gün süre ile işsizlik ödeneği verilmektedir.

5763 sayılı “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”dan sonra, günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde kırkıdır. Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, 4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesine göre onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemez.

İşsizlik ödeneği olarak ödenen rakamlardaki artış ve yaşanan ekonomik kriz, insanları işten çıkmadan çıkmış gibi yaparak işsizlik ödeneği almaya, dolayısıyla kayıt dışına çıkmaya yönlendirmektedir. İşsizken iş bulanlar da işsizlik ödeneğinden yararlanmak için bu süre zarfında kayıt dışında kalmaktadır.

 5- Sosyal Yardım ve Hizmetten Yararlananlar

Ülkemizde, sosyal yardımlar son yıllarda hızla büyüyerek, 15 den fazla kamu kurum ve kuruluşu tarafından, bir kısmı mükerrer olmakla birlikte, 25 milyonu aşan kişiye verilir hale gelmiştir. Ödenen sosyal yardım miktarı, 2008 yılı sonunda 10 milyarı aşmıştır. Bu yardımlardan; 2022 sayılı Kanun kapsamında yaşlı ve özürlü aylığı ödenmesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce imarethane yardımı ödenmesi, yeşil kart verilmek suretiyle sağlık yardımı verilmesinin ön koşulu, bir yerde sosyal güvenlik kapsamında çalışmıyor, prim ödemiyor ve aylık ya da gelir elde etmiyor olmaktır. Bu şekilde sosyal yardım alanlar yaklaşık olarak 10 milyon kişidir. Bu nedenle söz konusu yardımlardan yararlanan 10 milyon kişinin bir kısmı, yardımlardan yararlanmaya devam etmek için, kayıt dışında kalmayı tercih etmektedir.

 

[1] Tuncay Güloğlu, "The Reality of Informal Employment in Turkey", International Programs Visiting Fellow Working Papers, Cornell University, 2005, s.2.

[2] Güloğlu, a.g.m., s.2.

[3] Ahmet Burçin Yereli, Oğuz Karadeniz, Kayıt Dışı İstihdam, Ankara, Odak Yayın ve Dağıtım, 2004, s.45.

[4] Yereli, Karadeniz, a.g.e., s.64.

[5] Oğuz Karadeniz, “Türkiye’de Yabancı Kaçak İşçilik”, Türk-İş 1999 Yıllığı, 1999, s.416.

[6] Yıldırım Koç, Türkiye’de Yabancı Kaçak İşçilik, TÜRK-İŞ Yayınları, Yayın No:26, Ankara, 2000, s.1.

[7] Karadeniz, a.g.m., s.416.

[8] Yakup Süngü, “Kayıt Dışı İstihdamın Mali Etkileri”, Yayınlanmamış Tez, 2004, s.16.

[9] Yereli, Karadeniz, a.g.e., s.72.

[10] Süngü, a.g.e., s.22.

[11] http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=6172

[12] Kayıt Dışı İstihdam Raporu, a.g.e., s.40.

[13] Milli Eğitim Bakanlığı 2009 Bütçe Raporu, (Erişim)

http://sgb.meb.gov.tr/but_kesin_hesap/2009_butce_raporu/2009_butce_rapor_web.pdf, 31 Ocak 2010, s.95.

[14] Özcan Karabulut, Çocuk İşçiliğine Karşı Sendikal Mücadele: Türk İş Modeli, Türk-İş Yayını, Yayın No:224, Ankara, 1998, s.23.

[15] Tahir Baştaymaz, 6-15 Yaş Grubu Bursa’da Çalışan Çocuklar Üzerine Bir Araştırma, Friedrich Ebert Vakfı Araştırma Sonuçları, 1990, s.14.

[16] Çalışan Çocuklar Projesi Raporu, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, Ankara, 2000, s.2.

[17] Şükrü Kızılot, “Çalışan Emekliler ve Türkiye Gerçeği”, Hürriyet Gazetesi, 13 Aralık 2006.

[18] SSK İstatistik Yıllığı 2008, SGK Başkanlığı, Ankara, 2009. (Erişim) http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/!ut/p/c1/04, 25 Ocak 2010. s.67.

[19] SSK İstatistik Yıllığı 2008, a.g.e., s.67.

[20] Kızılot, Hürriyet Gazetesi, 13 Aralık 2006

[21] SSK İstatistik Yıllığı 2008, a.g.e., s.67.

[22] İş Gücü Veri Tabanı, Türkiye İstatistik Kurumu, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=6172, 01 Kasım 2009