Loader

* Türk İş Dergisi Aralık 2010 Sayısında Yayımlanmıştır.

KAYIT DIŞI İSTİHDAMIN ALTINDA YATAN SOSYAL NEDENLER

 

 

Erkan KARAARSLAN

Maliye Bakanlığı Muhasebat Başkontrolörü

SGK Kurumsal Gelişim ve Ortak Veri Tabanı Daire Başkanı

 

  1. Giriş

Ülkemizde kayıt dışı çalışmanın nedenleri sanıldığından daha çok ve karışıktır. Kayıt dışı istihdamın nedenleri genelde birbirini etkiler ve birlikte gerçekleşir. Bu nedenle de kayıt dışı istihdamın genelde tek bir nedeni yoktur dolayısıyla sorunun çözümü de nedenleri oranında karışıktır.

Kayıt dışı çalışmanın önlenebilmesi için,  toplumun yapısı, gelirin dağılımı, sosyal yardım sistemi ve kamu harcamalarına bakışın analiz edilmesi gerekir.

Kayıt dışı çalışma, kayıt dışı ekonomi ile yakından bağlantılıdır. Küreselleşme ve ekonomik krizler kayıt dışı çalışmayı son yıllarda iyice artırmıştır.

Hızla artan nüfus, plansız bir şekilde kentleşme olgusu ve işgücü arzının artması ile kronikleşen işsizlik alınan çeşitli önlemlere karşın, kayıt dışı çalışmanın artmasına neden olmaktadır. 1980 sonrasında gelir dağılımının bozulması ve yoksulluğun artması da kayıt dışı istihdamın önemli nedenlerinden birisidir. Prim ödeme kabiliyeti olmayan yoksul insanlar kayıt dışında çalışan kesimin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.

Diğer taraftan, dünya genelindeki küreselleşme eğilimleri ve aşırılaşan rekabet, maliyetlerin makineleşerek hızla düşürülmesine ve üretici birimlerin maliyetlerini düşürmek amacıyla küçülmelerine ve post-fordist düzende örgütlenmelerine yol açan bir yapılanmayı beraberinde getirilmiştir. Sonuçta standart dışı çalışma şekilleri ortaya çıkmıştır. Eve iş verme, taşeronlaşma, tele çalışma gibi uygulamalar ülkemizde de giderek yaygınlaşmaktadır.

İşçi ve işveren üzerindeki istihdama ilişkin mali yükler, işyeri açma ve işletme ile ilgili bürokratik işlemlerin fazlalığı ve karışıklığı, markalaşamama ve dünyada rekabet edememe de kayıt dışı istihdamın önemli nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.

Ayrıca sosyal yardım sisteminden yerli yersiz nemalanan önemli bir toplum kesiminin bulunması ve bu yardımlardan yararlanmanın başta gelen şartının çalışmama olması kayıt dışı istihdama neden olmaktadır.

Çok sık çıkarılan af kanunları ve borçların silinmesi veya yapılandırması da, denetimin etkinsizliği ve cezaların etkisizliği ile birlikte kayıt dışılık konusunda tarafları cesaretlendirmektedir.

Biz bu çalışmada kayıt dışı istihdamın belkide en önemli nedenlerini oluşturan sosyal nedenleri inceleyeceğiz.

  1. Göç ve Çarpık Kentleşme

Bilindiği üzere, ülkemizde kırdan kente göç, 1950’li yıllarda başlamıştır. Kırsal alanda, tarımda artan nüfusun aynı oranda artmayan tarım arazisine getirdiği baskı, tarımın makineleşmesi (emek verimliliğinin artışı) ile birleşmesi sonunda, kırda emek fazlası oluşmuş, bu durum da kırdan kente bir göç hareketini başlatmıştır. Aynı zamanda, kent civarlarında gelişmekte olan sanayinin emek talebini kentlerde yaşayan kesim karşılayamadığından, yeni gelişmekte olan sanayinin emek talebinin kırsal kesim açısından bir çekim oluşturması söz konusu olmuştur.[1]

Köylerde yaşayan nüfusun çoğunun yoksul olması, tarımsal üretimdeki verim düşüklüğü, ekilen toprakların çok parçalı olması, makineli tarımın artması, tarımda insan gücüne olan ihtiyacın azalması, köylerdeki alt yapı ve sosyal hizmetlerin kentlere göre daha az olması ve tarım dışı alanlarda yeterli istihdam imkânlarının bulunmaması nedeniyle köylerden kentlere doğru hızlı ve yoğun bir göç olmuştur.

1950’lerin başında ülke nüfusunun ancak dörtte birine yakın bir kesimi kentlerde yaşarken, bu oran günümüzde yüzde 60’ın üzerine çıkmış durumdadır. 2007 yılı sonu itibarı ile yapılan hane halkı istatistik bilgilerine göre ülkemizdeki nüfusun yüzde 63’ü kentlerde, yüzde 37’si kırsal alanda yaşamaktadır.[2]

Plansız ve yoğun bir şekilde yaşanan göç sebebi ile kentlerde planlı bir gelişme sağlanması mümkün olamamaktadır.

Ülkemizde 1950’li yıllarda başlayan sosyo-ekonomik değişiklikler neticesinde kırsal alandaki yerleşim yerlerinden kentlere doğru gerçekleşen iç göç, kırda yaşanan yoksulluğun kentlere taşınmasına ve biçim değiştirmesine de neden olmuştur. Kentlerde yaşanılan sosyal dışlanma ve yoksulluk etrafında gelişen toplumsal sorunların büyük bir bölümü, yoksulluğun kırdan kente göçmesinin sonucudur.

Yirminci yüzyılın son çeyreğinde Türkiye genelinde toplam nüfus içinde göç eden nüfusun payında artan bir eğilim gözlenmiştir. 1975-1980 döneminde toplam nüfusun yüzde 9,3’ünü oluşturan 3,6 milyon kişi göç etmiş iken, 1995-2000 döneminde nüfusun yüzde 11’ini teşkil eden 6,7 milyon kişi göç etmiştir.[3]

Toplam göçler içinde iller arası göç edenlerin payının azaldığı, il içi yerleşim yerleri arasında göç edenlerin payının arttığı gözlenmiştir. 1975-2000 döneminde toplam göçler içinde iller arasında göç edenlerin payı 75,3’den yüzde 71,5’e gerilemiş, il içi yerleşim yerleri arasında göç edenlerin payı da yüzde 24,7’den yüzde 28,5’e çıkmıştır.[4]

1965-2000 döneminde yılda 2,7 ile 4,8 milyon kişi arasında olmak üzere, bu dönemde toplam 21,1 milyon kişi iller arasında ikametgâhlarını değiştirmiştir. Kırdan kente göçlerin daha fazla olduğu şeklinde bir görüş hakim olmasına rağmen, 1975-2000 dönemindeki göçlerin yarıdan fazlası şehirden şehire göçler şeklinde olmuştur.[5]

1995-2000 döneminde 12 ve daha yukarı yaştaki göç etmiş kişilerin büyük çoğunluğu hizmetler ile ilgili ekonomik faaliyetlerde bulunmaktadır. Göç etmiş kişilerin yüzde 61,06’sı hizmetler, yüzde 14,79’u sanayi ve yüzde 24,15’i ziraat, ormancılık, balıkçılık ve avcılıkla ilgili alanlarda faaliyette bulunmaktadır. 1995-2000 döneminde 12 ve daha yukarı yaştaki göç etmiş kişilerin büyük çoğunluğu ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır. Göç etmiş erkeklerin yüzde 80,93’ü, kadınların ise yüzde 50,01’i ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır. Erkeklerin sadece yüzde 5,57’si ücretsiz aile işçisi olarak faaliyette bulunmakta iken, kadınların yüzde 44,95’i ücretsiz aile işçisi olarak faaliyette bulunmaktadırlar. Şehre göç edenlerin büyük bölümü ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak kayıt dışı çalışmaktadır.[6] Özellikle büyük kentlere göç, bir yandan gecekondulaşmayı artırırken diğer yandan gayrıresmi (enformel) sektörü oluşturmaktadır. Göç çeşitli şekillerde doğrudan ya da dolaylı olarak kayıt dışı çalışmaya ve kayıt dışı ekonomiye neden olmaktadır.[7]  

Ülkemizde 1950-70’ler döneminde, özel sektörün, büyük ölçüde kentlerdeki arazi mülkiyeti sorunlarından dolayı, konut alanına yoğun olarak girmediği, bunun yerine enerjisini sanayide yoğunlaştırmış olduğunu görmekteyiz. Sanayi yatırımlarında ise, yurtdışından gelen teknolojinin maliyetinin ucuz emek ile dengelenmesi ihtiyacı bulunmaktaydı. Ucuz emeği ise, kentlere göç eden ve büyük ölçüde kamu arazisinde, gecekondularda yaşayan, çoğu enformel çalışan, kesimler sağlamaktaydı.[8] Dolayısıyla, büyük kent merkezlerinin civarında konuşlanan yeni gelenler sanayiye ucuz girdi verebilmekteydiler. Zira, bir yandan kira ödemek durumunda değillerdi, diğer yandan az sayıda sigortalı olanlar dışındaki büyük çoğunluğun dolaylı vergiler dışında ödemek zorunda oldukları vergiler de bulunmuyordu. Kamu tarafından, bu kesimin barınak ihtiyacı karşılanmadığı gibi, geçmiş dönemden kalma geniş kamu alanlarının kullanımına da çok ses çıkartılmıyordu. Ayrıca, politik çevreler bu kesimi oy deposu olarak görmeye başlamışlardı.[9]

1980’lere gelindiğinde ise, kentlerdeki yüksek nüfus artışı, kent merkezleri ve civarlarındaki bölgelerdeki bina yoğunluğunun yükselişi, hizmet sektöründeki gelişmeye bağlı olarak kent merkezlerine hizmet sektörünün gelişi gibi bir dizi beraber mütalaa edilmesinde yarar olan etkenler neticesinde, orta sınıfın kent civarlarındaki alanları yerleşim yeri olarak benimsemesi söz konusu olmuş; bu da beraberinde gecekondu alanlarının birden değer kazanmasını getirmiştir.[10] Dolayısıyla, orta sınıfın oturduğu blok yerleşimler ile gecekondu bölgeleri yan yana bulunmaya başlamış, bu da beraberinde gecekondu olgusunun kendisinin ticari bir kazanç alanı olmaya başlamasına neden olmuştur.[11] 1980’lerin başlarında gecekondu olgusu dönüşüm geçirmeye ve “gecekondu sahipleri” ile “gecekondu kiracıları” şeklinde ayrışmalar oluşmaya başlamıştır. 1990’lardan itibaren gecekondu kiracılığında artış bulunmaktadır. Kentlere yeni göç edenler, üzerine inşaat yapabilecek arazi bulamamaktadırlar. Artık araziler üzerinde talepleri bulunan çok kesim vardır ve yöneticiler eskiden olduğu gibi duruma sessiz kalmamaktadırlar. Yeni gelenlerin ise inşaata başlayacak maddi imkânları ya da kendisine bu yolda yardım edecek tanıdıkları bulunmamaktadır.[12]

Kayıt dışı ekonomi psikolojisinin en önemli nedenlerinden biri olan vergi ve prim affı beklentisinin gecekondulaşmada da etkili olduğu bir gerçektir. Sürekli çıkarılan imar afları,[13] ikametgahın izlenmesinde yaşanılan problemler ve kayıt dışı ekonomi kayıt dışı istihdamı da artıran nedenler olmuştur.

  1. Nüfus Artışı

1927 – 2009 döneminde yıllık nüfus artış hızı sürekli bir azalma eğilimindedir.

Tablo-1 Nüfus Artış Hızı 1927-2009

Dönem

Yıllık nüfus artış hızı  
(‰)

Dönem

Yıllık nüfus artış hızı  
(‰)

1927 - 1935

21,1 

1992

16,3

1935 - 1940

17,0 

1993

16,0

1940 - 1945

10,6 

1994

15,7

1945 - 1950

21,7 

1995

15,4

1950 - 1955

27,8 

1996

15,0

1955 - 1960

28,5 

1997

14,7

1960 - 1965

24,6 

1998

14,4

1965 - 1970

25,2 

1999

14,1

1970 - 1975

25,0 

2000

13,8

1975 - 1980

20,7 

2001

13,5

1980 - 1985

24,9 

2002

13,2

1986

17,2

2003

12,9

1987

17,1

2004

12,6

1988

17,2

2005

12,3

1989

17,2

2006

12,1

1990

17,0

2007

11,8

1991

16,6

2008

13,1

 

 

2009

14,5

Kaynak: (Erişim) http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul 20 Şubat 2010

31 Aralık 2009 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 72.561.312 kişidir. Toplam nüfusun yüzde 75,5’i (54.807.219 kişi) il ve ilçe merkezlerinde ikamet ederken, yüzde 24,5’i (17.754.093 kişi) belde ve köylerde ikamet etmektedir. Toplam nüfusun yüzde 17,8’i (12.915.158 kişi) İstanbul’da ikamet etmektedir. Bunu sırasıyla; yüzde 6,4 ile (4.650.802 kişi) Ankara, yüzde 5,3 ile (3.868.308 kişi) İzmir, yüzde 3,5 ile (2.550.645 kişi) Bursa, yüzde 2,8 ile ise (2.062.226 kişi) Adana takip etmektedir. Ülkemizde en az nüfusa sahip olan Bayburt ilinde ikamet eden kişi sayısı ise 74.710’dur. Nüfusun yarısının yaşı 28,8’den küçüktür.[14]

Ülkemizde yaşanan hızlı nüfus artışı reform hareketini ve kalkınma çabalarını olumsuz etkilemektedir. Hızlı nüfus artışı bireylerin refah artışını engellemekte, GSMH’dan daha az gelir almalarına neden olmakta, devletin yapmakla sorumlu olduğu alt yapı, eğitim, sağlık gibi hizmetlerin maliyetini artırmaktadır.

Ülkemizde işsizliğin ve kayıt dışı çalışmanın önemli nedenlerinden birisi de hızlı nüfus artışıdır. Tabloda da görüldüğü üzere 1927’den bu yana ülkemizde her yıl nüfus artışı gerçekleşmiştir. Ülkemizde yaşanan hızlı nüfus artışı sonucunda yeni işgücünü istihdam edememe sorunu ortaya çıkmıştır. Hızlı nüfus artışı neticesinde her yıl işgücüne yaklaşık olarak 500 bin genç katılmaktadır. Nüfus artış hızının en düşük olduğu dönemlerde dahi artış hızı yüzde 1’in altında değildir. Bu nedenle ülkemizde sürekli yeni iş alanları ortaya çıkartılmak ve işgücüne yeni katılanlara iş arz etmek gerekmektedir. Artan işsizlik oranı nedeniyle emek sahiplerinin, kayıt dışı sektörlerde daha az ücret alarak, sigortasız olarak ve uygunsuz koşullar altında çalışmasına neden olmaktadır. Formel sektörün makineleşme, rekabet ve küreselleşme gibi nedenlerden kaynaklanarak bu işgücü arzını karşılaması mümkün olmadığı için, işçi ve işverenler kayıt dışına yönelmektedir.  

  1. İşgücünün Niteliği ile Eğitim ve Bilinç Seviyesinin Düşüklüğü

Çok fazla nitelik gerektirmeyen işlerde daha fazla kayıt dışılığa rastlanmaktadır. Hanehalkı işgücü anketi sonuçlarına göre kayıt dışı istihdamın en yoğun olduğu meslek grubu nitelik gerektirmeyen meslekler olup bunu sanatkarlar ve ilgili işlerde çalışanlar, hizmet ve satış elemanları ile tesis-makine operatörleri ve montajcılar takip etmektedir. Bu dört meslek grubunun kayıt dışı istihdam içindeki toplam payı yüzde 80’dir.[15] Mesleklerle ilgili daha ayrıntılı bilgi vermek gerekirse; kayıt dışı istihdamın yaygın olduğu meslekler arasında inşaat, altın-döviz işlerinde çalışanlar, beslenme barınma ve eğlence dünyasında çalışanlar, ulaştırma sektöründe şoför-muavin olarak çalışanlar, yazıhane ve okul servislerinde çalışanlar, otopark bekçileri, hizmetçiler, bakıcılar, özel hemşireler, özel hizmet şoförleri, terzi, berber, kunduracı, manav, çırak ve kalfalar, sebze, meyve, hububat, oto ve emlak komisyoncusu çalışanları, ticarethane çalışanları, kuyumcu imalathaneleri, atölye çalışanları, tezgahtarlar, pazarcı çalışanları, oto yıkayıcıları, tamirci çırak ve kalfaları, döviz ayakçıları, çiçekçi çalışanları, gazete dağıtıcıları, hurdacı çalışanları, aktif pazarlamacılar, ev işlerinde imalat faaliyetlerinde bulunan ütücüler, örücüler, nakliyatçılar, boyacılar, montajcılar, işportacılar, gezici çalışanlar ve su dağıtıcıları, evde bilgisayar veya daktilo ile yazı işleri yapanlar, evlere temizliğe gidenler, işportacılar, seyyar satıcılar ve ayakkabı boyacıları sayılabilir.[16]

Kayıt dışı çalışmada en önemli etkenlerden biri de çalışanların eğitim düzeyinin ve sosyal güvenlik konusundaki bilinç seviyesinin düşüklüğüdür.

Sosyal güvenlik, geliri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal riskler karşısında ekonomik güvence sağlama görevine sahip kurum ve kuruluşlar topluluğudur. Ancak toplumumuzda ekonomik şartların zorluğu sebebiyle kişiler günü kurtarma yolunu seçip, orta ve uzun vadede karşılaşacakları sorunlara karşı önlem alma yoluna gitmemektedirler. Sigortalılık sahip olunan bir hak olarak değil, işverenin bir iradesi olarak görülmektedir.

Tablo-2 Eğitim Durumu İtibarı İle Kayıt Dışı İstihdamın Dağılımı (2006)

1.000

Eğitim Durumu

Kayıtlı Değil

Kayıtlı

Toplam

Okuma-yazma bilmeyen

1.122

Yüzde 94  

66

Yüzde 6  

1.188

Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen

850

Yüzde 86  

142

Yüzde 14  

993

İlkokul

5.693

Yüzde 59  

3.879

Yüzde 41  

9.572

Ortaokul veya dengi meslek okul

1.001

Yüzde 41  

1.455

Yüzde 59  

2.456

Genel lise

786

Yüzde 32  

1.672

Yüzde 68  

2.458

Lise dengi meslek okul

537

Yüzde 24  

1.669

Yüzde 76  

2.206

Yüksekokul veya fakülte

260

Yüzde 9  

2.514

Yüzde 91  

2.774

İlköğretim

577

Yüzde 84  

105

Yüzde 16  

683

Toplam

10.827

Yüzde 48  

11.503

Yüzde 52  

22.330

Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/isgucu/IstihdamRapor.do’dan yararlanılarak tarafımızdan hazırlanmıştır.

Tabloda, ülkemizde istihdama katılanların eğitim ve sosyal güvenlik durumlarına göre kayıtlılık durumları görülmektedir. İstihdama dahil olmayanların önemli bir kısmı en fazla ilkokul mezunudur. Kayıtlı olanlarda ise en fazla ilkokul mezunu olanların oranı daha düşüktür. Türkiye’de eğitim durumu itibarı ile kayıt dışı istihdamın en yoğun olduğu kesimler sırasıyla; yüzde 94 ile okuma-yazma bilmeyenler, yüzde 86 ile okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyenler ve yüzde 84 ile de ilköğretim düzeyinde eğitim almış olanlardır. Türkiye’de eğitim durumu itibarı ile kayıt dışı istihdamın en az yoğunlukta görüldüğü kesim ise yüzde 9 ile yüksekokul veya fakülte mezunlarıdır.

Eğitim ve bilinç seviyesinin düşüklüğü, kişilerin kamu kurum ve kuruluşları karşısında hak ve ödevlerini bilememelerinden kaynaklanan sorunlara yol açmakta ve kayıt dışında çalışmayı artırmaktadır. Kayıt dışında kalanlar şikayet hakkını bile, zaman zaman istese dahi, kullanamamaktadır.

Kayıt dışı çalışan işçilerin kaçak çalıştırıldıklarını SGK’ya bildirme oranı da oldukça düşüktür. 2009 yılında SGK’ya yaklaşık 55.000 çalışanın çalışmalarının SGK’ya hiç bildirilmediği ya da eksik bildirildiği yönünde ihbarlar yapılmıştır. Bu ihbarlardan yarıya yakınının söylediklerinin doğru olduğu tespit edilmiştir. Kayıt dışılığın boyutları düşünüldüğünde çok küçük bir oranda SGK’ya başvuruda bulunulmuş olmasının bir nedeni işsiz kalma korkusu ise diğer bir önemli nedeni de eğitim ve bilinç noksanlığıdır.

V. Sonuç

Ülkemizde kayıt dışı istihdam nedenleri, sonuçları ve çözüm önerileri ile en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Bu tartışma genel olarak iş gücü üzerindeki yükler gibi mali konular üzerinden yürütülmektedir. Kanımca kayıt dışı istihdamın bir çok nedeni arasında ekonomik nedenlerden bile önce sosyal nedenler en önde gelmektedir.

Bu çalışmada kayıt dışı istihdamın altında yatan sosyal nedenler olarak, göç ve buna bağlı çarpık kentleşme, hızlı nüfus artışı, ülkemizdeki işgücünün niteliği ile eğitim ve bilinç seviyesinin düşüklüğü ele alınmıştır.

Kayıt dışı istihdamla mücadele edebilmek için bataklıktaki sineklerle uğraşmak yerine bataklık kurutulmalı, yani kayıt dışı istihdamın altında yatan ve önemli yapısal çalışmalarla çözülebilecek olan sosyal faktörlerde iyileşme sağlanması gerekmektedir.

 

[1] Kentleşme Şurası 2009, T.C. Bayındırlık  ve İskan Bakanlığı, Kentsel Yoksulluk Göç ve Sosyal Politikalar Komisyonu Raporu, Ankara, Nisan 2009, s.11.

[2] Kentleşme Şurası 2009, a.g.e., s.13.

[3] Kentleşme Şurası 2009, a.g.e., s.13.

[4] Kentleşme Şurası 2009, a.g.e., s.16.

[5] Türkiye’de İç Göçler ve Göç Edenlerin Nitelikleri (1965 -2000), DPT Yayınları, Ankara, 2008, s. 17.

[6] Kentleşme Şurası 2009, a.g.e., s.19.

[7] Türkiye’de İç Göçler ve Göç Edenlerin Nitelikleri (1965 -2000), a.g.e., s. 27.

[8] Fikret Adaman, Çağlar Keyder, Türkiye’de Büyük Kentlerin Gecekondu ve Çöküntü Mahallelerinde Yaşanan Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma, (Erişim)

http://ec.europa.eu/employment_social/social_inclusion/docs/2006/study_turkey_tr.pdf, s.19.15. Ocak 2010.

[9] Adaman, Keyder, a.g.e., s.19.

[10] Kentleşme Şurası 2009, a.g.e., s.37.

[11] Adaman, Keyder, a.g.e., s.20.

[12] Adaman, Keyder, a.g.e., s.22.

[13] Osman Altuğ, Kayıtdışı Ekonomi, Cem Ofset Matbaacılık San. A. Ş., İstanbul, 1994, s.366.

[14] (Erişim) http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zulADNKS Sonuçları, 20 Şubat 2010

[15] Ahmet Oğuz Sarıca, “Kayıt Dışı İstihdam ve Mücadele Yöntemleri”, T.C. Başbakanlık DPT Planlama Uzmanlığı Tezleri, 2006, s.44.

[16] Tuncay Güloğlu, “Türkiye’de Kayıtdışı istihdam Gerçeğine Bir Bakış”, Cornell University, International Programs Visiting Fellow Working Papers, 2005, (Erişim) http://digitalcommons.ilr.cornell .edu/intlvf/9, s.4. 10 şubat 2010.