Loader

İŞLEME KONULMAYACAK DİLEKÇE, ŞİKAYET VE İHBARLAR İLE BUNLARIN İŞLEME KOYANLAR VE HAKSIZ ŞİKAYET VE İHBARDA BULUNANLAR AÇISINDAN OLASI HUKUKİ SONUÇLAR[1]

 

Erkan KARAARSLAN

  1. Konuyla İlgili Mevzuat

1.1- 3071 Sayılı Dilekçe Kanunu

3071 sayılı Dilekçe Kanunu’nun “Dilekçede Bulunması Zorunlu Şartlar” Başlıklı 4. maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisine veya yetkili makamlara verilen veya gönderilen dilekçelerde, dilekçe sahibinin adı-soyadı ve imzası ile iş veya ikametgah adresinin bulunması gerekir.” hükmü yer almaktadır.

Aynı yasanın “İncelenemeyecek Dilekçeler” Başlıklı 6.maddesinde de “Türkiye Büyük Millet Meclisine veya yetkili makamlara verilen veya gönderilen dilekçelerden;

a) Belli bir konuyu ihtiva etmeyenler,

b) Yargı mercilerinin görevine giren konularla ilgili olanlar,

c) 4 üncü maddede gösterilen şartlardan herhangi birini taşımayanlar, İncelenemezler.” hükmü yer almaktadır.

1.2- 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun

4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’un “Olayın yetkili mercie iletilmesi, işleme konulmayacak ihbar ve şikayetler” Başlıklı 17.07.2004 tarih ve 5232 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinin 3. ve 4. fıkralarında “Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.

Üçüncü fıkradaki şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir. Ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Başsavcılar ve yetkili merciler ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır.” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanunun 17.07.2004 tarih ve 5232 sayılı Kanun ile değişik 5.maddesinde de “Cumhuriyet başsavcılıkları ile izin vermeye yetkili merciler ihbar ve şikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olması halinde müracaatı işleme koymazlar. Ancak ihbar veya şikâyet eden kişilerin konu ile ilgili olarak daha önceki ön incelemenin neticesini etkileyecek yeni belge sunması halinde müracaatı işleme koyabilirler.” hükmü yer almaktadır.

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun Uygulaması İle İlgili Olarak İçişleri Bakanlığınca Yürütülecek İşlemlere İlişkin Yönergenin “İşleme Konulmayacak İhbar ve Şikayetler” Başlıklı 9. maddesinde; “4483 sayılı Kanunun 4. maddesinin 3. ve 4. fıkraları gereğince, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikayetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikayetlerde kişi ve/veya olay belirtilmesi zorunludur. Bu ibareye aykırı bulunan ihbar ve şikayetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikayette bulunana bildirilir.” denilmektedir.

1.3- 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu

4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu’nun “Başvuru Usulü” Başlıklı 6. maddesinde de “Bilgi edinme başvurusu, başvuru sahibinin adı ve soyadı, imzası, oturma yeri veya iş adresini, başvuru sahibi tüzel kişi ise tüzel kişinin unvanı ve adresi ile yetkili kişinin imzasını ve yetki belgesini içeren dilekçe ile istenen bilgi veya belgenin bulunduğu kurum veya kuruluşa yapılır. Bu başvuru, kişinin kimliğinin ve imzasının veya yazının kimden neşet ettiğinin tespitine yarayacak başka bilgilerin yasal olarak belirlenebilir olması kaydıyla elektronik ortamda veya diğer iletişim araçlarıyla da yapılabilir. Dilekçede, istenen bilgi veya belgeler açıkça belirtilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmeliğin “Başvuruların Cevaplandırılması” Başlıklı 18. maddesinde de “Daha önce cevaplandığı halde aynı kişiler tarafından yapılan tekrar mahiyetindeki başvurular ile soyut ve genel nitelikteki başvurular işleme konulmaz ve durum başvuru sahibine bildirilir.” hükmü yer almaktadır.

Dilekçe Hakkının ve Bilgi Edinme Hakkının Kullanılması Hakkındaki 2004/12 nolu Başbakanlık Genelgesinin;

1/a.maddesinde de “Ad, soyad ve adres bulunmayan, imza taşımayan, belli bir konuyu içermeyen, ya da yargı mercilerinin görevine giren konularla ilgili dilekçeler cevaplandırılmayacaktır.

Ancak, bu unsurları ihtiva etmemekle birlikte, başvurulara olayla ilgili inandırıcı mahiyette bilgi ve belgeler eklenmiş veya somut nitelikte bilgi, bulgu ya da olaylara dayanılıyor ise, bu hususlar ihbar kabul edilerek idarece işlem yapılabilir.” şeklinde kural getirilmiştir.

Genelgede ayrıca bilgi edinme hakkı ile dilekçe hakkının mevzuatımızda yer alan esas ve usullere uygun olarak etkin kullanılmasını teminen, bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatları, valilik, kaymakamlık ve mahalli idareler ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, hizmet alanlarında aşağıda yazılı kurallara uymakla yükümlüdürler.” hükmüne yer verildikten sonra, bu Genelgenin getirdiği kuralların “idareye yapılan her türlü başvuru aşağıda belirtilen usule uygun olarak cevaplandırılacaktır” şeklinde ki düzenleme ve Genelgenin son paragrafında da “Bu itibarla; "Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun" ile "Bilgi Edinme Hakkı Kanunu" hükümlerinin gerekleri, bütün kamu kurum ve kuruluşları tarafından yukarıda belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda yerine getirilecektir.” düzenlemesine yer verilerek Genelgenin tüm kamu kurumlarını kapsadığı vurgulanmıştır.

En önemlisi ise bu Genelgede yer alan hususlara aykırı hareket eden kamu görevlileri ile ilgili olarak da hakkında “Bu çerçevede, konuya ilişkin Anayasal ve yasal kurallar ile yukarıda belirtilen usul ve esaslar hakkında tüm personel bilgilendirilecek, personele yönelik eğitim programlarında konuya ayrıntılı olarak yer verilmesi sağlanacak, bilgi edinme ve dilekçe haklarının kullanımı kapsamındaki başvurulara ilişkin uygulamalar mevzuat dahilinde denetlenecek ve denetimler sonucu belirtilen kurallara uymadıkları saptanan kamu görevlileri hakkında genel hükümlere göre disiplin ve ceza işlemleri uygulanacaktır.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.

1.4- 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun

5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a dayanılarak çıkartılan Başbakanlığın Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin “Başvuru hakkı” Başlıklı 31/2. maddesinde de “Ancak, kamu görevlilerini karalama amacı güttüğü açıkça anlaşılan ve başvuranın kimliği tespit edilemeyen başvurular değerlendirmeye alınmaz.” hükmü yer almaktadır.

2- İşleme Konulmayacak Dilekçe, Şikayet ve İhbarlar

Yukarıda anılan 3071 sayılı Kanunun 4. ve 6.maddeleri, 4483 sayılı Kanunun 4. Maddesi ile 5.maddesi, 4982 sayılı Kanunun 6. maddesi ile Bilgi Edinme Yönetmeliğinin 18. maddesi, Etik Davranışların düzenlendiği Yönetmeliğin 31/2.maddesi, 4483 sayılı Kanunun uygulama Yönergesinin 9. maddesi ve Başbakanlığın 2004/12 sayılı Genelgesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde;

1- Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikteki ihbar ve şikâyetler,

2- İhbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmemesi durumunda,

3- İddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanmaması,

4- İhbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunmaması

5- Yetkili merciler ihbar ve şikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olması halinde,

müracaatlar işleme konulmazlar.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikteki ihbar ve şikâyetler, İhbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmemesi durumunda, İddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanmaması durumlarında ihbar ve şikayetler hiçbir şekilde işleme konulmaz sadece iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmayarak ihbar ve şikayetler işleme konulabilir.

İhbar veya şikâyet eden kişilerin konu ile ilgili olarak daha önceki ön incelemenin neticesini etkileyecek yeni belge sunması halinde, yetkili merciler ihbar ve şikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış müracaatı tekrar işleme koyabilirler.

Sonuç olarak, aşağıda yer alan dilekçe ve başvurular işleme konulamaz;

  1. Üzerinde isim ve soy isim bulunmayan dilekçe ve başvurular.
  2. Üzerinde adres bulunmayan dilekçe ve başvurular.
  3. Üzerinde imza bulunmayan dilekçe ve başvurular.
  4. Üzerinde adres olmayan dilekçe ve başvurular.
  5. Belirli bir konuyu içermeyen dilekçe ve başvurular.
  6. Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikteki ihbar ve şikâyetler.
  7. Kişi veya olay belirtilmeyen İhbar veya şikâyetler.
  8. Ciddî bulgu ve belgelere dayanmayan iddialar.
  9. Yetkili merciler ihbar ve şikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olması halinde müracaatı işleme koymazlar.
  10. Yargı organının görev alınana giren konular ile ilgili idareden talep bulunulan dilekçe ve başvurular.
  11. Aynı kişiler tarafından yapılan tekrar mahiyetindeki dilekçe ve başvurular.
  12. Soyut nitelikteki dilekçe ve başvurular.
  13. Genel nitelikteki dilekçe ve başvurular.
  14. Kamu görevlilerini karalama amacı güttüğü açıkça anlaşılan dilekçe ve başvurular.
  15. Başvuranın kimliği tespit edilemeyen dilekçe ve başvurular.
  16. Başkasının ad ve soyadı ile yapılan dilekçe ve başvurular.

3- Başvuru ve Dilekçe İçin Şekil Şartları

1- Üzerinde isim, imza, adres bulunmayan dilekçeler işleme alınmayacaktır. 3071 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddelerinin açık hükümleri ile Başbakanlığın 2004/12 Genelgesinin amir hükümleri dairesinde bu dilekçelerin işleme alınması cezai ve disiplin açıdan sorumluluk doğuracaktır. Üzerinde isim, imza ve adres bulunan dilekçeler ise ancak, bu bilgilerin doğruluğu anlaşıldıktan sonra işleme konulabilecektir.

2- Bilgi Edinme Kanunu ve uygulama Yönetmeliğine göre de, başvuruların, başvuran kişinin kimliğinin ve imzasının veya yazının kimden neşet ettiğinin tespitine yarayacak başka bilgilerin yasal olarak belirlenebilir olması kaydıyla elektronik ortamda veya diğer iletişim araçlarıyla da yapılabileceği ve daha önce cevaplandığı halde aynı kişiler tarafından yapılan tekrar mahiyetindeki başvurular ile soyut ve genel nitelikteki başvuruların işleme konulmayacağı ve durumun başvuru sahibine bildirileceği belirtilmiştir. Bu nedenle Başbakanlık Bimer veya diğer kurum web sayfaları aracılığıyla gelen şikayet ve ihbarlar kişinin kimliğinin tespiti ile işleme konulabilecek aksi takdirde işleme konulmayacaktır. İşleme konulmayan dilekçelerde tazminat hukuku açısından hakkında şikayet ve ihbarda bulunulana bildirilecektir.

3- Etik Davranış Kurulları ile ilgili başvuruları düzenleyen Yönetmeliğe göre de kamu görevlilerini karalama amacı güttüğü açıkça anlaşılan ve başvuranın kimliği tespit edilemeyen başvurular değerlendirmeye alınmayacaktır. Bu tür bir dilekçeyi işleme koymak veya uygulamak etik davranış kurallarına aykırılık teşkil edecektir.

4- Başbakanlığın 2004/12 sayılı tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayan Genelgesinde de “Ad, soyad ve adres bulunmayan, imza taşımayan, belli bir konuyu içermeyen, ya da yargı mercilerinin görevine giren konularla ilgili dilekçeler cevaplandırılmayacaktır.

Ancak, bu unsurları ihtiva etmemekle birlikte, başvurulara olayla ilgili inandırıcı mahiyette bilgi ve belgeler eklenmiş veya somut nitelikte bilgi, bulgu ya da olaylara dayanılıyor ise, bu hususlar ihbar kabul edilerek idarece işlem yapılabilir.” şeklinde kural getirilmiştir.

4- İşleme Konulmayacak Dilekçe, Şikayet ve İhbarları İşleme Koymanın Sonuçları

1- İşleme konulmaması gereken bir dilekçe ve başvurunun işleme alınması kamu görevlisi için bir leke ve karalama olacağından, bu kamu görevlisi tarafından her zaman tazminat davası açılabilir.

2- İşleme konulmaması gereken bir dilekçe ve başvurunun işleme alınması nedeni ile Başbakanlık Genelgesinde açıkça belirtildiği üzere disiplin soruşturması açılmalıdır. Genelgede, “bilgi edinme ve dilekçe haklarının kullanımı kapsamındaki başvurulara ilişkin uygulamalar mevzuat dahilinde denetlenecek ve denetimler sonucu belirtilen kurallara uymadıkları saptanan kamu görevlileri hakkında genel hükümlere göre disiplin ve ceza işlemleri uygulanacaktır.” şeklinde amir hüküm yer almaktadır.

3- Ceza hukuku yönünden de hakaret suçu ile ilişkilendirilebilir ve dava açılabilir.

4- İşleme konulmaması gereken bir dilekçe ve başvurunun içeriliği kamu görevlisine iftira suçunu oluşturabilir. Bu özelliğe sahip bir dilekçenin işleme alınması sonrasında, iftiracı konumunda bulunan ve kimliğini gizleyen başvuran kişinin aranmasına ilişkin bir faaliyete geçmeyen idareci, bu yönden iftira suçunu adli makamlara bildirmeyerek TCK yer alan suçu bildirmeme suçunu işlemiş olabileceği kadar, ayrıca iftira suçunun oluşmasında katkıda bulunduğu konusunda itham ve ceza ile karşılaşabilir.

5- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “İsnat ve iftiralara karşı koruma” Başlıklı 25. Maddesinde, “Devlet memurları hakkındaki ihbar ve şikayetler, garaz veya mücerret hakaret için, uydurma bir suç isnadı suretiyle yapıldığı ve soruşturma veya yargılamanın tabi olduğu kanuni işlem sonucunda bu isnat sabit olmadığı takdirde, merkezde bu memurun en büyük amiri, illerde valiler, isnatta bulunanlar hakkında kamu davası açılmasını Cumhuriyet Savcılığından isterler.” denilmektedir. 657 sayılı Kanunda yer alan bu hakkın kullanımının sağlanmasını teminen ihbar ve şikayetlerde bulunan kişinin bilinmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu hakkın kullanımını engelleyen kişiler söz konusu soruşturmanın tarafı olacaktır.

2009 yılında sendikal faaliyetlerin kolaylaştırılması kapsamında Başbakanlık tarafından yayımlanan 2009/12 sayılı Genelge’de de “657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 25 inci maddesinin uygulanması ile ilgili olarak; yürütülen soruşturma ve yargılamanın tabi olduğu kanuni işlem sonucunda memur hakkındaki şikayet ve ihba                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      rın sabit görülmemesi durumunda, memurun garaz, soyut hakaret veya uydurma bir suç maksadıyla maruz kaldığı bu isnat ve iftiralara karşı korunması için kamu davası açılması konusunda yetkili amirlere yüklediği sorumluluğun yerine getirilmesinde titizlik gösterilecektir.” denilmektedir.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      

5- Haksız Dilekçe, Şikayet ve İhbarda Bulunmanın Sonuçları

Şikayet hakkı Anayasal bir haktır ve hukuken korunmaktadır. Ancak tüm haklarda olduğu gibi bu hakkında kötüye kullanılması halinde hukuken bir koruma olmadığı gibi şikayet edilen açısından yine Anayasa ile koruma altına alınan kişilik haklarının ihlali söz konusu olacaktır.
Bu durumda, bir şikayetin hukuk sınırları içinde olup olmadığının tayini için bazı kriterlerin bilinmesi gereklidir ve bu kriterler Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiştir.

Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi 08.03.1988 tarih ve 9920 Esas,2217 sayılı kararında da belirtildiği üzere gerek bilimsel ve gerekse yargısal görüşlerde benimsenen fikre göre eğer ihbar ve şikayette bulunan kimse, elinde şikayetine konu edeceği olayın vukuuna delalet edecek ciddi ve inandırıcı kanıtları bulunmadığı halde,sırf tahmin ve benzetmeye dayanarak yada vasat düzeyde bir kimsenin dahi yeterliliğini tartışabileceği kanıtları yeterli sayarak ....bir suçlama ile şikayet yoluna gitmiş ise bu kişinin davranışında aşırılığın, hukuka aykırılığın ve ağır kusurun varlığını kabul zorunludur. Bu durumda da elbette Haksız ve sorumluluk doğuran bir şikayet söz konusu olacaktır.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 06.03.2002 tarih ve 11734 esas,2512 sayılı kararında; ...........şikayeti haklı gösterecek küçük bir delil ve emarenin bulunmadığı durumda şikayet hakkının kötüye kullanıldığının kabulünün gerektiğine” ilişkin kararı ile Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi 07.04.1989 tarih ve 10406 Esas, 3213 sayılı kararında; “Davalının ortada hiçbir emare bulunmaksızın sadece kendi tahminine ve zanna dayanarak başvuru hakkının kullanması aşırı bir davranış niteliğinde olup,bu durumun davacının kişisel haklarını zedelediği için onun (şikayet edilenin) manevi tazminat istemini haklı kılar.” şeklinde ki içtihatlarda aynı konuya temas etmektedir.

O halde;

a- Elde ciddi ve inandırıcı kanıtları bulunmadığı halde yapılan şikayet haksızdır.

b- Sırf tahmine dayalı olarak yapılan şikayet haksızdır.

c- Benzetmeye dayalı olarak yapılan şikayet haksızdır.

d- Vasat düzeyde bir kimsenin dahi yeterliliğini tartışabileceği kanıtların yeterli sayılarak yapılan şikayet haksızdır.

Bazı durumlarda, şikayetin daha zarar verici olması için, belirli dönemler beklenmektedir. Bu genellikle memurlar açısından Yurtdışı sınavlarının arifesi veya terfi zamanı veya yükselme sınavı gibi dönemlerde bu durum söz konusu olmaktadır.

İşte bu benzer hallerde, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 15.06.2002 tarih ve 5755 esas,5854 sayılı kararında; “...şikayete konu olaylar önceden var olduğuna göre bunların davalı ile …….olan sözleşmenin davacı tarafından feshedilmesinden sonra gündeme getirmesi de şikayetin kötü niyetli olduğunun bir belirtisi olduğuna” ilişkin tespit ve değerlendirme vardır. Zira şikayet hakkı, suçlamanın zamanlaması bakımından kötüye kullandığı ortaya çıkmaktadır.

Öylesi ise;

a- Önceden olan bir olayın, belirli zamanlar beklenerek, şikayete konu edilmesi şikayet hakkının kötüye kullanılmasıdır.

b- Bu şekilde geç yapılan şikayete konu eylem, resen araştırılması gereken adli bir suç veya disiplin suçu ise, şikayet eden ayrıca bu yönden de sorumlu tutulmalıdır.

c- Bu pencereden bakılarak isimsiz ve imzasız olarak önceki olaylar nedeni ile yapılan ihbar ve şikayetlerinde, hakkın kötüye kullanılması olduğunun değerlendirmeye tabi tutulması, ayrıca 3071 sayılı Dilekçe Kanunun 4.maddesi ile işleme konulmayacak ve incelenmeyecek dilekçeleri düzenleyen 6. maddesi, 4483 sayılı Kanunun 4.maddesi uyarınca da bu tür ihbar ve şikayetlerin işleme alınmadan, imha edilmesi gereklidir.

d- Eğer isimsiz ve imzasız bir dilekçenin işleme konulması ve sonrasında da bu isnatların sabit olmadığının ve iftira niteliği taşıdığının anlaşılması durumunda, faili meçhul bir suç oluşacaktır ve bu suça bir kayıt numarası verilerek savcılığa yollanması zorunlu hale gelecektir. Yollanmaması durumunda da idari makamların sorumluluğunun gündeme gelmesi gerekir.

Türk Ceza Kanunu’nun “İftira” başlıklı 267/1.maddesinde “Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır.

Anılan hüküm dikkate alındığında, şikayet edilen kişinin suç işlemediğinin, şikayet eden tarafından bilindiğinin ispatlanması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında şikayetin yetkili bir makama yapılmasının da zorunlu olduğu madde yine belirtilmiştir.

Oysa haksız şikayette, bu şekilde özel bir kasıt aranmadığı gibi kusur veya ihmali bir davranışta yeterlidir. Örneğin ev eşyalarının taşınması sırasında, altınları kaybolan ev sahibinin, altınları ev eşyalarını taşıyan hamallar tarafından çalındığını iddia etmesi ve onları şikayet etmesi durumunda, ev sahibinin şikayet ettiği kişilerin bu suçu işlemediklerini bildiği şartının gerçekleşmemiş olmasına rağmen, sadece kendi tahminine göre, şikayet etmesi hali söz konudur. Bu durumda haksız şikayet oluşmakta ancak iftira suçu oluşmamaktadır.

 

[1] Bu makale’de büyük oranda http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=23860 web sayfasında yer alan Önder Özlem’in çalışmalarından yararlanılmıştır.