Loader

ATIK YÖNETİMİ

* Bu yazı Aydın Şafak gazetesinde yayımlanmıştır.

Zaman zaman sosyal medya mecralarında paylaşırım, “sosyal yardım ve hizmet işlerini büyükşehir belediyeleri yapacaksa, ilçe belediyeleri ne iş yapacak?” diye. Bu soruyu bir başka şekilde sormakta mümkün elbette, Büyükşehir belediyeleri sosyal yardım ve hizmet yaparsa, sadece büyükşehir belediyelerine özgülendirilmiş olan ulaşım sisteminin kurulmasından atık yönetim planlarına, alt yapı hizmetlerinden bir bütün olarak sunulması gereken ilaçlama hizmetlerine kadar, hizmetler nasıl etkin bir şekilde yapılacak?

Bir önceki yazımda kara ulaşımına dair, içinde anılarımın da yer aldığı değerlendirmelerde bulunmuştum. Bugünde atık yönetimi konusunu yazalım. Atık yönetimini, sıvı ve katı atık yönetimi olarak ayrı ayrı değerlendirmek lazım. İlk olarak sıvı atık, yani atık su konusunu kaleme alalım önümüzde ki günlerde de katı atık konusunu yazacağız.

Ülkemiz maalesef atık su arıtma tesisleri çöplüğü halindedir. Atık su arıtma tesisleri fizibilite yanlışları, işletme hataları, yanlış teknoloji ile dizayn edilmiş olmaları, yüksek elektrik maliyetleri, kentlerin gelişimine göre oluşturulmayan kapasiteler gibi çok temel nedenlerle etkin bir şekilde çalışamamaktadır. Konunun uzmanı olan herkesçe bilinmektedir ki, atık su arıtma tesisleri göstermelik, halkta oluşacak tepkileri giderme amaçlı çalıştırılan tesisler haline gelmiştir. Bağımsız kuruluşlarca tesisten çıkan arıtma suyu ölçülmüş olsa ülkemizde ki tesislerin önemli bir kısmının kapatılmış olması gerekecektir.

Dünyanın birçok ülkesinde bizatihi arıtma tesislerini gezmek amaçlı seyahatlerim oldu. Bizde ki arıtma tesisleri bilindiği gibi şehirlerin uzağında, adeta gizlenmiş ve etrafa yoğun koku yayan, köylere giderken hasbelkader gördüğünüz ve kokudan hızlıca uzaklaşmak istediğiniz yerlerdir. Dünyada ise şehirlerin merkezinde adeta bir botanik bahçesi gibi görünen, çocukların eğitim amaçlı gezdirildikleri, büyüklerin şehirlerde yeşili gördükleri yerlerdir. Yanlış okumadınız bırakın kokuyu kirliliği yeşilin görüldüğü yerlerdir dünya uygulamasında tesisler.

Örneğin Doğuş Atık Su grubu, Yakın dostum rahmetli Ahmet Düren, Koçak Grup Başkanı İsmail Koçak ile İspanyol Suez grup tarafından işletilen Budapeşte Atıksu Arıtma Tesisinde çektiğim birkaç fotoğrafı sizinle paylaşmak isterim.

1yeryüzü bitkisi, ağaç, sera, dış mekan içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

bina, dış mekan, sis, su içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

2
 

 

3saksı çiçeği, bina, sera, yeryüzü bitkisi içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Ülkemizde atık su arıtma tesislerine ilişkin yaşadığım birkaç tecrübeyi yazıp sonra çözüm önerilerini sıralamak istiyorum. Kuşadası belediyesi 2014 yılı öncesinde, İller Bankası üzerinden Japon Kalkınma Ajansı finansıyla bir arıtma tesisi yapılmasını planlamış, yerini tespit etmiş ve ihalesini İller Bankası aracılığı ile gerçekleştirmişti. İhaleyi Türkerler – Lotus ortaklığı kazanmıştı. Arıtma tesisinin yeri son derece hatalı belirlenmiş durumdaydı. Proje; Kot farkı nedeniyle sürekli elektrikle suyun basılması ve aktarılmasını gerektiriyordu. Kamulaştırma giderleri gerektiriyordu ve Kuşadası’nın dönemsel nüfus artışlarına ilişkin bir çözüm içermiyordu. 6360 sayılı Kanun sonrası, arıtma tesislerinin yapılması, kurulması ve işletilmesi su ve kanalizasyon idaresine geçtiğinde ASKİ yetkilileri, Kuşadası Belediye Başkanı sn Özer Kayalı ve Türkerler Grup Başkanı sn Kazım Türker ve ekibi ile birlikte bir toplantı gerçekleştirdik. Herkes projenin yanlışlığı konusunda mutabıktı.

Ancak iş % 20’yi aşmış durumda, kredisi dünyanın en uygun kredilerinden biri o koşullarda başka bir kredi bulunması mümkün değil ve ihale bedeli oldukça düşük. Baktım ki ilgili firma ihalenin iptal edilmesini bizden daha çok ister durumda ve sezon gelmiş, yeni bir yer tespiti ve yeni bir ihale sürecini yani gecikmeyi Kuşadası’nın kaldırmaya tahammülü yok. İşte bu koşullarda devam etti Kuşadası Arıtma Tesisi yapım işi. Kamu yönetiminde alınan hatalı bir kararın sonrasında düzeltilmesi mümkün olmuyor. Bir karar sonraki nesilleri, bir kenti onlarca yüzlerce yıl bağlıyor. Tıpkı imar planlarında olduğu gibi. Bir ara bunu da yazalım.

Yeri geldiği için belirtmek isterim. Ben pekçok belediye başkanı ile yakın çalışmalarım oldu. Benim gördüğüm tanıdığım tüm belediye başkanları, kendi bilgi, görgü ve entelektüel kapasiteleri çerçevesinde iyi niyetli olarak kentlerine hizmet etmeyi iyi işler yapmayı düşünen kişilerdi. Ben bunun tersi düşünce de bir Başkanla çalışmadım. Yani bana denk gelmedi. Her zaman kendimi doğruları söylemekle mükellef sayarım, benim tanıdığım Özlem Çerçioğlu gününün her dakikasında daha iyi bir Aydın düşünür ve daha iyi bir Aydın için çalışır. Doğru enforme edildiğinde hep doğru kararları verir. İşine bu kadar aşkla bağlı bir başka kişi daha görmedim dersem yeridir. Tüm bu çabalara karşın elbette Aydın hedeflenen ya da insanların arzuladığı noktanın çok uzağındadır. Ama bunun temel sorumlusu bana göre Özlem Başkan değildir. Konu çok dağıldı bunu da başka bir yazımıza konu edelim.

Aydın İli, Efeler ve İncirliova İlçelerinden kaynaklanan atıksuların mevcut Doğu AAT sahasında ileri arıtma teknolojileri ile arıtılması için gerekli tasarım kriterlerinin ve en uygun arıtma teknolojisinin tespiti ve yeni AAT’nin kurulması ile atıl duruma geçecek lagünlerden oluşan mevcut tesisin rehabilitasyonu çalışmaları yapılmıştı. Belediyenin özkaynak kullanmaması, işletme maliyetlerine katlanmaması ve kamusal verimsizlikten uzak kalınması, finansman maliyetlerine katlanılmaması ve ileri teknoloji kullanımı için yap işlet devret modeli ile bir arıtma tesisi kurulması çalışmaları yapılmıştı. 23 milyon Euto başlangıç yatırım maliyeti olan işte şimdi durum nedir bilmiyorum.

 

O bölgelerde koku oluyor mu? Tesisler rehabilite edildi mi? Daha önemlisi tesis çıkış suyu planlandığı üzere tarımsal sulamada kullanılacak kaliteye ulaştı mı? Bunları bilemiyorum takip de etmiyorum. Tarımsal sulamada büyük bir ihtiyacı giderecek olan günlük 59.419 m3 atık su üretimi yeni bir tarım demektir zira. Hep söylerim belediyelerin desteği ile yeni bir tarım mümkün.

 

Şimdi size ATIK SU ARITMA TESİSLERİNİN NEDEN YAP İŞLET DEVRET MODELİ ile yapılması gerektiğini anlatarak bugün ki yazımızı bitirelim.

 

Öncelikle ileri teknoloji için. Hiçbir özel sektör kurumu zarar edeceği geri teknoloji ile büyük bir yatırımın tarafı olmaz. Budapeşte de olduğu gibi atık su arıtma tesisi olan yerin şehre yeni bir park, müze, kütüphane, botanik bahçesi olarak kazandırılması için gerekli bu. Bunun için doğru teknolojilerle ihaleye çıkılması gerekiyor.

 

Finansman maliyetlerini, dünya da çevreci yatırımları sınırsız şekilde fonlayan özel sektör üzerine aktarmak için yap işlet devret modelinde tesis yapılması gerekmektedir. Belediyenin uzun vadeli ihtiyaçlarına yönelik bu maliyetleri yine uzun vadeli kaynak kullanımına aktarması için bu yöntem gerekli olduğunu söyleyebilirim. Yani nesiller yararlandığı oranda maliyetlere katlanmış olacak. Bir nesil maliyete katlanmış diğer bir nesil ise bundan faydalanıyor olmayacak bu modelde.

İşletme maliyetleri, enerji maliyetleri ve finansman maliyetleri özel sektör kurumuna devredilmiş olacak ve verimlilik yönetimi de özel sektöre aktarılmış olacaktır.

Tarımsal sulamadan, enerji gelirine kadar sistemden ilave pekçok gelir elde edilecek ve sürekli olarak gider yapılan ünitelerden gelir elde edilmeye başlanacaktır.

 

Peki bu işler nasıl yapılacak denilirse elbette bir hukuku ve proje yönetimi var. Ömrünü ülkemizde atık su yönetimin iyileştirilmesine adayan, dünya da bilinen bir otorite olan, bu işin hukukunu oluşturmama da ısrarları ile vesile olan ve bu çalışmalar sırasında kalp krizi geçirip hayatını kaybeden dost güzel insan Ahmet Düren’i bu yazı vesilesiyle saygıyla anmak isterim.

 

Katı Atık yönetimi ile yazılarımıza ve anılarımıza devam edeceğimiz, yeni yazılarda görüşmek dileği ile…

 

 

 

 

 

 

ATIK YÖNETİMİ

 

Zaman zaman sosyal medya mecralarında paylaşırım, “sosyal yardım ve hizmet işlerini büyükşehir belediyeleri yapacaksa, ilçe belediyeleri ne iş yapacak?” diye. Bu soruyu bir başka şekilde sormakta mümkün elbette, Büyükşehir belediyeleri sosyal yardım ve hizmet yaparsa, sadece büyükşehir belediyelerine özgülendirilmiş olan ulaşım sisteminin kurulmasından atık yönetim planlarına, alt yapı hizmetlerinden bir bütün olarak sunulması gereken ilaçlama hizmetlerine kadar, hizmetler nasıl etkin bir şekilde yapılacak?

Bir önceki yazımda kara ulaşımına dair, içinde anılarımın da yer aldığı değerlendirmelerde bulunmuştum. Bugünde atık yönetimi konusunu yazalım. Atık yönetimini, sıvı ve katı atık yönetimi olarak ayrı ayrı değerlendirmek lazım. İlk olarak sıvı atık, yani atık su konusunu kaleme alalım önümüzde ki günlerde de katı atık konusunu yazacağız.

Ülkemiz maalesef atık su arıtma tesisleri çöplüğü halindedir. Atık su arıtma tesisleri fizibilite yanlışları, işletme hataları, yanlış teknoloji ile dizayn edilmiş olmaları, yüksek elektrik maliyetleri, kentlerin gelişimine göre oluşturulmayan kapasiteler gibi çok temel nedenlerle etkin bir şekilde çalışamamaktadır. Konunun uzmanı olan herkesçe bilinmektedir ki, atık su arıtma tesisleri göstermelik, halkta oluşacak tepkileri giderme amaçlı çalıştırılan tesisler haline gelmiştir. Bağımsız kuruluşlarca tesisten çıkan arıtma suyu ölçülmüş olsa ülkemizde ki tesislerin önemli bir kısmının kapatılmış olması gerekecektir.

Dünyanın birçok ülkesinde bizatihi arıtma tesislerini gezmek amaçlı seyahatlerim oldu. Bizde ki arıtma tesisleri bilindiği gibi şehirlerin uzağında, adeta gizlenmiş ve etrafa yoğun koku yayan, köylere giderken hasbelkader gördüğünüz ve kokudan hızlıca uzaklaşmak istediğiniz yerlerdir. Dünyada ise şehirlerin merkezinde adeta bir botanik bahçesi gibi görünen, çocukların eğitim amaçlı gezdirildikleri, büyüklerin şehirlerde yeşili gördükleri yerlerdir. Yanlış okumadınız bırakın kokuyu kirliliği yeşilin görüldüğü yerlerdir dünya uygulamasında tesisler.

Örneğin Doğuş Atık Su grubu, Yakın dostum rahmetli Ahmet Düren, Koçak Grup Başkanı İsmail Koçak ile İspanyol Suez grup tarafından işletilen Budapeşte Atıksu Arıtma Tesisinde çektiğim birkaç fotoğrafı sizinle paylaşmak isterim.

1yeryüzü bitkisi, ağaç, sera, dış mekan içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

bina, dış mekan, sis, su içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

2
 

 

3saksı çiçeği, bina, sera, yeryüzü bitkisi içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Ülkemizde atık su arıtma tesislerine ilişkin yaşadığım birkaç tecrübeyi yazıp sonra çözüm önerilerini sıralamak istiyorum. Kuşadası belediyesi 2014 yılı öncesinde, İller Bankası üzerinden Japon Kalkınma Ajansı finansıyla bir arıtma tesisi yapılmasını planlamış, yerini tespit etmiş ve ihalesini İller Bankası aracılığı ile gerçekleştirmişti. İhaleyi Türkerler – Lotus ortaklığı kazanmıştı. Arıtma tesisinin yeri son derece hatalı belirlenmiş durumdaydı. Proje; Kot farkı nedeniyle sürekli elektrikle suyun basılması ve aktarılmasını gerektiriyordu. Kamulaştırma giderleri gerektiriyordu ve Kuşadası’nın dönemsel nüfus artışlarına ilişkin bir çözüm içermiyordu. 6360 sayılı Kanun sonrası, arıtma tesislerinin yapılması, kurulması ve işletilmesi su ve kanalizasyon idaresine geçtiğinde ASKİ yetkilileri, Kuşadası Belediye Başkanı sn Özer Kayalı ve Türkerler Grup Başkanı sn Kazım Türker ve ekibi ile birlikte bir toplantı gerçekleştirdik. Herkes projenin yanlışlığı konusunda mutabıktı.

Ancak iş % 20’yi aşmış durumda, kredisi dünyanın en uygun kredilerinden biri o koşullarda başka bir kredi bulunması mümkün değil ve ihale bedeli oldukça düşük. Baktım ki ilgili firma ihalenin iptal edilmesini bizden daha çok ister durumda ve sezon gelmiş, yeni bir yer tespiti ve yeni bir ihale sürecini yani gecikmeyi Kuşadası’nın kaldırmaya tahammülü yok. İşte bu koşullarda devam etti Kuşadası Arıtma Tesisi yapım işi. Kamu yönetiminde alınan hatalı bir kararın sonrasında düzeltilmesi mümkün olmuyor. Bir karar sonraki nesilleri, bir kenti onlarca yüzlerce yıl bağlıyor. Tıpkı imar planlarında olduğu gibi. Bir ara bunu da yazalım.

Yeri geldiği için belirtmek isterim. Ben pekçok belediye başkanı ile yakın çalışmalarım oldu. Benim gördüğüm tanıdığım tüm belediye başkanları, kendi bilgi, görgü ve entelektüel kapasiteleri çerçevesinde iyi niyetli olarak kentlerine hizmet etmeyi iyi işler yapmayı düşünen kişilerdi. Ben bunun tersi düşünce de bir Başkanla çalışmadım. Yani bana denk gelmedi. Her zaman kendimi doğruları söylemekle mükellef sayarım, benim tanıdığım Özlem Çerçioğlu gününün her dakikasında daha iyi bir Aydın düşünür ve daha iyi bir Aydın için çalışır. Doğru enforme edildiğinde hep doğru kararları verir. İşine bu kadar aşkla bağlı bir başka kişi daha görmedim dersem yeridir. Tüm bu çabalara karşın elbette Aydın hedeflenen ya da insanların arzuladığı noktanın çok uzağındadır. Ama bunun temel sorumlusu bana göre Özlem Başkan değildir. Konu çok dağıldı bunu da başka bir yazımıza konu edelim.

Aydın İli, Efeler ve İncirliova İlçelerinden kaynaklanan atıksuların mevcut Doğu AAT sahasında ileri arıtma teknolojileri ile arıtılması için gerekli tasarım kriterlerinin ve en uygun arıtma teknolojisinin tespiti ve yeni AAT’nin kurulması ile atıl duruma geçecek lagünlerden oluşan mevcut tesisin rehabilitasyonu çalışmaları yapılmıştı. Belediyenin özkaynak kullanmaması, işletme maliyetlerine katlanmaması ve kamusal verimsizlikten uzak kalınması, finansman maliyetlerine katlanılmaması ve ileri teknoloji kullanımı için yap işlet devret modeli ile bir arıtma tesisi kurulması çalışmaları yapılmıştı. 23 milyon Euto başlangıç yatırım maliyeti olan işte şimdi durum nedir bilmiyorum.

 

O bölgelerde koku oluyor mu? Tesisler rehabilite edildi mi? Daha önemlisi tesis çıkış suyu planlandığı üzere tarımsal sulamada kullanılacak kaliteye ulaştı mı? Bunları bilemiyorum takip de etmiyorum. Tarımsal sulamada büyük bir ihtiyacı giderecek olan günlük 59.419 m3 atık su üretimi yeni bir tarım demektir zira. Hep söylerim belediyelerin desteği ile yeni bir tarım mümkün.

 

Şimdi size ATIK SU ARITMA TESİSLERİNİN NEDEN YAP İŞLET DEVRET MODELİ ile yapılması gerektiğini anlatarak bugün ki yazımızı bitirelim.

 

Öncelikle ileri teknoloji için. Hiçbir özel sektör kurumu zarar edeceği geri teknoloji ile büyük bir yatırımın tarafı olmaz. Budapeşte de olduğu gibi atık su arıtma tesisi olan yerin şehre yeni bir park, müze, kütüphane, botanik bahçesi olarak kazandırılması için gerekli bu. Bunun için doğru teknolojilerle ihaleye çıkılması gerekiyor.

 

Finansman maliyetlerini, dünya da çevreci yatırımları sınırsız şekilde fonlayan özel sektör üzerine aktarmak için yap işlet devret modelinde tesis yapılması gerekmektedir. Belediyenin uzun vadeli ihtiyaçlarına yönelik bu maliyetleri yine uzun vadeli kaynak kullanımına aktarması için bu yöntem gerekli olduğunu söyleyebilirim. Yani nesiller yararlandığı oranda maliyetlere katlanmış olacak. Bir nesil maliyete katlanmış diğer bir nesil ise bundan faydalanıyor olmayacak bu modelde.

İşletme maliyetleri, enerji maliyetleri ve finansman maliyetleri özel sektör kurumuna devredilmiş olacak ve verimlilik yönetimi de özel sektöre aktarılmış olacaktır.

Tarımsal sulamadan, enerji gelirine kadar sistemden ilave pekçok gelir elde edilecek ve sürekli olarak gider yapılan ünitelerden gelir elde edilmeye başlanacaktır.

 

Peki bu işler nasıl yapılacak denilirse elbette bir hukuku ve proje yönetimi var. Ömrünü ülkemizde atık su yönetimin iyileştirilmesine adayan, dünya da bilinen bir otorite olan, bu işin hukukunu oluşturmama da ısrarları ile vesile olan ve bu çalışmalar sırasında kalp krizi geçirip hayatını kaybeden dost güzel insan Ahmet Düren’i bu yazı vesilesiyle saygıyla anmak isterim.

 

Katı Atık yönetimi ile yazılarımıza ve anılarımıza devam edeceğimiz, yeni yazılarda görüşmek dileği ile…

 

 

 

 

 

 

ATIK YÖNETİMİ

 

Zaman zaman sosyal medya mecralarında paylaşırım, “sosyal yardım ve hizmet işlerini büyükşehir belediyeleri yapacaksa, ilçe belediyeleri ne iş yapacak?” diye. Bu soruyu bir başka şekilde sormakta mümkün elbette, Büyükşehir belediyeleri sosyal yardım ve hizmet yaparsa, sadece büyükşehir belediyelerine özgülendirilmiş olan ulaşım sisteminin kurulmasından atık yönetim planlarına, alt yapı hizmetlerinden bir bütün olarak sunulması gereken ilaçlama hizmetlerine kadar, hizmetler nasıl etkin bir şekilde yapılacak?

Bir önceki yazımda kara ulaşımına dair, içinde anılarımın da yer aldığı değerlendirmelerde bulunmuştum. Bugünde atık yönetimi konusunu yazalım. Atık yönetimini, sıvı ve katı atık yönetimi olarak ayrı ayrı değerlendirmek lazım. İlk olarak sıvı atık, yani atık su konusunu kaleme alalım önümüzde ki günlerde de katı atık konusunu yazacağız.

Ülkemiz maalesef atık su arıtma tesisleri çöplüğü halindedir. Atık su arıtma tesisleri fizibilite yanlışları, işletme hataları, yanlış teknoloji ile dizayn edilmiş olmaları, yüksek elektrik maliyetleri, kentlerin gelişimine göre oluşturulmayan kapasiteler gibi çok temel nedenlerle etkin bir şekilde çalışamamaktadır. Konunun uzmanı olan herkesçe bilinmektedir ki, atık su arıtma tesisleri göstermelik, halkta oluşacak tepkileri giderme amaçlı çalıştırılan tesisler haline gelmiştir. Bağımsız kuruluşlarca tesisten çıkan arıtma suyu ölçülmüş olsa ülkemizde ki tesislerin önemli bir kısmının kapatılmış olması gerekecektir.

Dünyanın birçok ülkesinde bizatihi arıtma tesislerini gezmek amaçlı seyahatlerim oldu. Bizde ki arıtma tesisleri bilindiği gibi şehirlerin uzağında, adeta gizlenmiş ve etrafa yoğun koku yayan, köylere giderken hasbelkader gördüğünüz ve kokudan hızlıca uzaklaşmak istediğiniz yerlerdir. Dünyada ise şehirlerin merkezinde adeta bir botanik bahçesi gibi görünen, çocukların eğitim amaçlı gezdirildikleri, büyüklerin şehirlerde yeşili gördükleri yerlerdir. Yanlış okumadınız bırakın kokuyu kirliliği yeşilin görüldüğü yerlerdir dünya uygulamasında tesisler.

Örneğin Doğuş Atık Su grubu, Yakın dostum rahmetli Ahmet Düren, Koçak Grup Başkanı İsmail Koçak ile İspanyol Suez grup tarafından işletilen Budapeşte Atıksu Arıtma Tesisinde çektiğim birkaç fotoğrafı sizinle paylaşmak isterim.

1yeryüzü bitkisi, ağaç, sera, dış mekan içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

bina, dış mekan, sis, su içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

2
 

 

3saksı çiçeği, bina, sera, yeryüzü bitkisi içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Ülkemizde atık su arıtma tesislerine ilişkin yaşadığım birkaç tecrübeyi yazıp sonra çözüm önerilerini sıralamak istiyorum. Kuşadası belediyesi 2014 yılı öncesinde, İller Bankası üzerinden Japon Kalkınma Ajansı finansıyla bir arıtma tesisi yapılmasını planlamış, yerini tespit etmiş ve ihalesini İller Bankası aracılığı ile gerçekleştirmişti. İhaleyi Türkerler – Lotus ortaklığı kazanmıştı. Arıtma tesisinin yeri son derece hatalı belirlenmiş durumdaydı. Proje; Kot farkı nedeniyle sürekli elektrikle suyun basılması ve aktarılmasını gerektiriyordu. Kamulaştırma giderleri gerektiriyordu ve Kuşadası’nın dönemsel nüfus artışlarına ilişkin bir çözüm içermiyordu. 6360 sayılı Kanun sonrası, arıtma tesislerinin yapılması, kurulması ve işletilmesi su ve kanalizasyon idaresine geçtiğinde ASKİ yetkilileri, Kuşadası Belediye Başkanı sn Özer Kayalı ve Türkerler Grup Başkanı sn Kazım Türker ve ekibi ile birlikte bir toplantı gerçekleştirdik. Herkes projenin yanlışlığı konusunda mutabıktı.

Ancak iş % 20’yi aşmış durumda, kredisi dünyanın en uygun kredilerinden biri o koşullarda başka bir kredi bulunması mümkün değil ve ihale bedeli oldukça düşük. Baktım ki ilgili firma ihalenin iptal edilmesini bizden daha çok ister durumda ve sezon gelmiş, yeni bir yer tespiti ve yeni bir ihale sürecini yani gecikmeyi Kuşadası’nın kaldırmaya tahammülü yok. İşte bu koşullarda devam etti Kuşadası Arıtma Tesisi yapım işi. Kamu yönetiminde alınan hatalı bir kararın sonrasında düzeltilmesi mümkün olmuyor. Bir karar sonraki nesilleri, bir kenti onlarca yüzlerce yıl bağlıyor. Tıpkı imar planlarında olduğu gibi. Bir ara bunu da yazalım.

Yeri geldiği için belirtmek isterim. Ben pekçok belediye başkanı ile yakın çalışmalarım oldu. Benim gördüğüm tanıdığım tüm belediye başkanları, kendi bilgi, görgü ve entelektüel kapasiteleri çerçevesinde iyi niyetli olarak kentlerine hizmet etmeyi iyi işler yapmayı düşünen kişilerdi. Ben bunun tersi düşünce de bir Başkanla çalışmadım. Yani bana denk gelmedi. Her zaman kendimi doğruları söylemekle mükellef sayarım, benim tanıdığım Özlem Çerçioğlu gününün her dakikasında daha iyi bir Aydın düşünür ve daha iyi bir Aydın için çalışır. Doğru enforme edildiğinde hep doğru kararları verir. İşine bu kadar aşkla bağlı bir başka kişi daha görmedim dersem yeridir. Tüm bu çabalara karşın elbette Aydın hedeflenen ya da insanların arzuladığı noktanın çok uzağındadır. Ama bunun temel sorumlusu bana göre Özlem Başkan değildir. Konu çok dağıldı bunu da başka bir yazımıza konu edelim.

Aydın İli, Efeler ve İncirliova İlçelerinden kaynaklanan atıksuların mevcut Doğu AAT sahasında ileri arıtma teknolojileri ile arıtılması için gerekli tasarım kriterlerinin ve en uygun arıtma teknolojisinin tespiti ve yeni AAT’nin kurulması ile atıl duruma geçecek lagünlerden oluşan mevcut tesisin rehabilitasyonu çalışmaları yapılmıştı. Belediyenin özkaynak kullanmaması, işletme maliyetlerine katlanmaması ve kamusal verimsizlikten uzak kalınması, finansman maliyetlerine katlanılmaması ve ileri teknoloji kullanımı için yap işlet devret modeli ile bir arıtma tesisi kurulması çalışmaları yapılmıştı. 23 milyon Euto başlangıç yatırım maliyeti olan işte şimdi durum nedir bilmiyorum.

 

O bölgelerde koku oluyor mu? Tesisler rehabilite edildi mi? Daha önemlisi tesis çıkış suyu planlandığı üzere tarımsal sulamada kullanılacak kaliteye ulaştı mı? Bunları bilemiyorum takip de etmiyorum. Tarımsal sulamada büyük bir ihtiyacı giderecek olan günlük 59.419 m3 atık su üretimi yeni bir tarım demektir zira. Hep söylerim belediyelerin desteği ile yeni bir tarım mümkün.

 

Şimdi size ATIK SU ARITMA TESİSLERİNİN NEDEN YAP İŞLET DEVRET MODELİ ile yapılması gerektiğini anlatarak bugün ki yazımızı bitirelim.

 

Öncelikle ileri teknoloji için. Hiçbir özel sektör kurumu zarar edeceği geri teknoloji ile büyük bir yatırımın tarafı olmaz. Budapeşte de olduğu gibi atık su arıtma tesisi olan yerin şehre yeni bir park, müze, kütüphane, botanik bahçesi olarak kazandırılması için gerekli bu. Bunun için doğru teknolojilerle ihaleye çıkılması gerekiyor.

 

Finansman maliyetlerini, dünya da çevreci yatırımları sınırsız şekilde fonlayan özel sektör üzerine aktarmak için yap işlet devret modelinde tesis yapılması gerekmektedir. Belediyenin uzun vadeli ihtiyaçlarına yönelik bu maliyetleri yine uzun vadeli kaynak kullanımına aktarması için bu yöntem gerekli olduğunu söyleyebilirim. Yani nesiller yararlandığı oranda maliyetlere katlanmış olacak. Bir nesil maliyete katlanmış diğer bir nesil ise bundan faydalanıyor olmayacak bu modelde.

İşletme maliyetleri, enerji maliyetleri ve finansman maliyetleri özel sektör kurumuna devredilmiş olacak ve verimlilik yönetimi de özel sektöre aktarılmış olacaktır.

Tarımsal sulamadan, enerji gelirine kadar sistemden ilave pekçok gelir elde edilecek ve sürekli olarak gider yapılan ünitelerden gelir elde edilmeye başlanacaktır.

 

Peki bu işler nasıl yapılacak denilirse elbette bir hukuku ve proje yönetimi var. Ömrünü ülkemizde atık su yönetimin iyileştirilmesine adayan, dünya da bilinen bir otorite olan, bu işin hukukunu oluşturmama da ısrarları ile vesile olan ve bu çalışmalar sırasında kalp krizi geçirip hayatını kaybeden dost güzel insan Ahmet Düren’i bu yazı vesilesiyle saygıyla anmak isterim.

 

Katı Atık yönetimi ile yazılarımıza ve anılarımıza devam edeceğimiz, yeni yazılarda görüşmek dileği ile…